Her ülkenin ekonomisi kendi özgün koşullarında seyreder. Sorunları çok olan ülkeler ile sorunlarını belli oranda çözmüş olan ülkeler bu noktada ayrışırlar. Sorunları çok olan ülkelerde ekonomik refah bir türlü rayına girmezken, sorunlarını belli oranda çözmüş olan ülkelerde ise ekonomik refah hemen hemen istikrarlı bir şekilde seyreder.
Türkiye, sorunları çok olan bir ülke. Ya da şöyle ifade edelim; sorunlarla idare eden bir ülke. Sanki sorunlar olmasa ayakta durması mümkün olmayan bir ülke. Yani bir yerde Türkiye, kendi kendine sorun yaratan bir ülke.
Bunun nedeni de bölünme korkusu. Bu açıdan Türkiye'nin en büyük sorunu ülkedeki Kürt nüfusun varlığı. Ve bu nüfusun bazı siyasi örgütlemelerle ortaya çıkardığı 'bölünme tehlikesi!'
Bu nedenledir ki Türkiye, 'bölünmemek' için içte olduğu kadar dışta da ciddi bir enerji harcıyor, sürekli silahlanıyor, silahlanmakla kalmıyor, eldeki tüm silahları tehlikeyi savmak adına hemen kullanıyor. Bitiyor, yeniden silah alıyor, dağlara taşlara harcıyor, yeniden silah alıyor.
Türkiye, Suriye çöllerinde büyük ekonomik kayıplara neden olan silahları bu nedenle kullanıyor. Kandil'e de bu nedenle uçaklar, helikopterler, İHA'lar, SİHA'lar kalkıyor, tanklar bu nedenle dağ taş yürüyor, ekonomik güç bu nedenle buralara su gibi harcanıyor.
Şimdi buralara yığılan askeri gücün günlük giderlerini, karada ve havada ara vermeden patlatılan silahların parasını geri getirin bugünkü çöken ekonomiye uyarlayın, sizce ekonomik çöküşe bir geri dönüş sağlanamaz mı? Eminim ki sağlar.
Bir diğer nokta, bu aralar tamir yoluna gidilse de neredeyse dünyadaki bütün diğer ülkelerle sorun yaşıyor Türkiye, hepsi birer düşman dersiniz böyle garip bir dış politika. O nedenle yatırımlar da etkileniyor, turizm de ithalat, ihracat da... Bunun tersi olduğunu, ülkelerle dostane ilişki içinde olunduğunu düşünün, şu an çöküşteki ekonomi olumlu etkilenmez mi? Tabi ki olumlu etkilenir.
Hele Osmanlı tipi yaşam hevesi, yani 'Saray' inşaatları ile buralara giden günlük harcamaları kısın Maliye Bakanlığına da Merkez Bankasına da iyilik etmiş olursunuz. Lüks makam araçlarını, gereksiz korumaları, korunmaya ihtiyacı olmayanlara harcanan korunma paralarını saymıyorum bile...
Mesela geçmişte ne işinize yaradı da bugün işinize yarasın boş yere maaş bağladığınız binlerce korucu... Tamamını görevden alın, üç tane koyun verin bari boş arazileri ekip biçip bir işe yarasınlar, ekonomiye bir katkıları olsun!
Şunu dedi bunu dedi diye, sosyal medyada namınıza kusur getirdi diye cezavlerine tıktığınız binlerce kişi serbest kalsa, istihdam edilse hem boş yere binlerce kişiyi içerde beslememiş olursunuz hem ekonomiye daha fazla katkıları olur, aynı zamanda sosyal huzura da faydası olur.
Seçimlerin biri biter diğeri başlar, maşallah memleket seçimlerden geçilmiyor, ama geçimden geçiliyor. Nasıl seçim kazanırım kaygısını bir yana bırakıp memleketin geçimini dert edinseydiniz bugüne dek, eminim bugün ekonominiz can çekişen bir durumda olmazdı.
Ekonomiyi düzeltmek için ya Maliye Bakanı değişiyor ya da Merkez Bankası Başkanı, oysa çözüm, sorunları değiştirmekten geçer, sorunları sorun olmaktan çıkarmaktan, yani çözmekten geçer. Türkiye'de şu yukarıda belirttiğim sorunları çözün ekonomiyi düzeltmek için değil bir bakan, bir başkan, bir muhasabeci bile tutmanıza gerek kalmaz, kendiliğinden düzelir.
Yani çözüm;
1-İç ve dış barıştan geçer.
2-Gereksiz lüks harcamalardan kaçınmaktan geçer.
3-Yatırımı silaha değil, insana yapmaktan geçer.
4-Cezaevlerinden değil, tarladan, yayladan, sanayi bölgelerinden geçer çözüm.
5-Çözüm düşman üretmekten değil dost kazanmaktan geçer.
6-Hele çözüm durduk yerde, gereksizce sorun yaratmaktan asla geçmez.
Peki, şu geçen yüz yılı baz alırsak, şuraya yazdıklarımı yapabilir misiniz? Buna cesaret edebilir misiniz? Yani 'iyi' olma yönünde adım atabilir misiniz? Hiç sanmıyorum. Çünkü bazı kültürler sorun yaratmak üzerine gelişirler ve öyle devam ederler.
Onu da sizi her halükarda alkışlayanlar düşünsün, çünkü bu kültürün temelinde harç olanlar, onlar... Varsın yansınlar...
Facebook Yorum
Yorum Yazın