Osman Turğut

Osman Turğut

Mail: o.turgut@vanmed.net

Anılarda Dilencilik

Dilencilik olgusu sahip olduğu bilimsel ve davranışsal kalıplarda yoksulluk evrenine ait olmak yönünden algısal düzlemde güçlü simülasyonlar yaratmaktadır

 

Dilenci kavramı dilenerek geçinen, başkalarına el açan, dilenerek sağlayan yokluktan sürekli yakınan; bir şeyi arsızca ve ısrarla isteyen kimseleri betimleyen bir çerçeveye sahiptir. Bu tanımla çerçevesinde altı çizilmesi gereken “dilenerek geçinme “ ya da “geçimini dilenerek sağlama” ve “yokluktan, yoksulluktan sürekli yakınma “gibi tanımlayıcı sözcükler, dilenci kimliğini tasvir eden ifadeler olmanın yanında örtük olarak yaşam mücadelesinde hayata tutunma, geçinme ve varlığını devam ettirmeye yönelik bir stratejiye ilişkin ipuçları da barındırmaktadır.

Hukuk disiplini, dilencilik olgusu bireysel yaşamı ve toplumsal düzeni rahatsız edici eylem kategorisi içinde normatif bir çerçevede ele almaktadır. Dilenciliğin içinde işlem gördüğü Kabahatler Kanunu toplum düzenini korumayı esas alan bir yetiyle dilenciliği yaptırımları olan kriminolojik bir eylem olarak değerlendirmektedir.

Dilenci ile toplum arasında dinsel, ekonomik ve kültürel vurgulara sahip tutum ve alışkanlıklarca yürütülen ilişkinin sonucu olarak şekillenen dilenme eyleminin kol gezdiği toplumsal gözenekler, dilenciliğin mümbit yaşam arterlerini oluşturmaktadır. Toplum düzlemin, dilencileri meşru addeden kesiti ya da kesitleri bir tür olarak dilencilik davranışına barınak oluşturmaktadır. Bu barınağın oluşumuna yol açan algılama ve davranış biçimin geri planında dinsel tutum ve yorumlar, geleneksel dayanışma kalıpları , “veren el alan elden üstündür.” Sözünün yol açtığı pratik uygulamalar, yoksulluk evreninden devşirilen imaj, imge ve söz kalıplarının yarattığı yanılsamalar, kurumsal yetersizlikler gibi değişik faktörler bulunmaktadır. Bu bağlamda dilenciler amaç, hedef, strateji ve repliklerini içeren rollerini sahneledikten sonra toplumsal gözler bu eylem tipine onay vererek bu ağın oluşumunda ve sürdürülmesinde dilencinin rolüyle somutlaşan çabalarına oranla daha belirleyici bir etkiye sahip olmaktadır.

Dilenciliğe ilişkin betimleyici vurguları Van ilimizde yaşayan dilencilere ait anılara baktığımızda Dilencilerin Van Kent sınırları içinde özellikle İpekyolu ilçesinde yoğunlaştığını görmekteyiz. Bunun temel sebebi çarşının burada olması, dinsel mekânların çokluğu ve iş ve ticaret merkezi olarak ön plana çıkmasıdır.

Dilenci popülasyonu içinde Van İlimizde de kadın kategorisinde bir artış olduğunu söylemek mümkündür. Kadın dilenci temsillerle bütünleşen mağduriyet psikolojisinin bütün detaylarını sonuç verecek biçimde sergilenmektedir Dilenciliğin farklı eylem biçimleri içinde annelik rolü özellikle çocuklu, yoksul, kimsesiz ve mağdur anne rolünün yarattığı etki dilencilik olgusunda güçlü bir mekanizma oluşturmaktadır. Bu rolün yarattığı avantajlar dilenci popülasyonu içinde kadınlara oransal bir ağırlık kazandırmıştır.

Dilencilerin malul ya da güçsüz olduklarına ilişkin sergiledikleri davranışlar bir yanılsamaya işaret etmektedir. ”Dilenci iş icabı, müstekreh kıyafetinin içinde iğrenç ve kokuşmuş bir pislikte yaşar; buna dayanabilmek için beden yapısı harikulade sağlamdır.

Dilencilik örgütlemesinde ekonomik getiri sağlayan ve dilencilik eylemin sürdürülmesinde etkili figür çocuk aynı zamanda mağduriyet ve yoksulluk ve annenin rolü vb. etkenler kullanarak sürekli farklı stratejiler kullanarak dilenme yöntemleri oluşturmaktadır. Dilenme biçimlerinde sergilenen davranış ve kullanılan figürler toplumsal duyarlılıkları kullanabilme beceri ve imkânlarını taşıyan toplumsal algıyı derinden etkileyen, inandırıcılığı yüksek teknikler kullanmaktalar. Hastalık raporlarıyla dolaşmak, annelik rolünü kullanmak, yaşlılık, sakatlık, sağır ve dilsiz afişler kullanmak, lösemi çocuk görüntüsü ile dolaştırılmak sert ve soğuk iklim koşullarıyla tezat oluşturan kıyafetlerle dolaşmak, cam ilmek, kağıt mendil, yara bandı, kalem gibi karşılığı verildiği halde alınmayan ürünler satmak gibi yöntemlere başvurulmaktadır.

Dilencilerin sosyo-ekonomik yaşam koşullarını gizlemek amacıyla devreye soktukları ketum olma, kamufleme stratejisi kamusal alan da sürdürülen önemli bir uygulamadır.

 

 

Van ilimizde dilencilerle farklı zaman diliminde ve Van ilimizde özellikle tanınan dilencileri dikkate aldım. Bunlarla teması ve anısı olanlar.

 

                                                            ANILARDA DİLENCİLİK

Türkiye de ve dünyada dilencilik önemli bir toplumsal sorun olarak ön plana çıkmaktadır. Sorunun bütün boyutlarıyla anlaşılması gerekmektedir. Bu açıdan dilenciler ile yaşadığımız ya da gözlemlediğimiz ve sizi etki altına bırakan anılar sorunun anlaşılması noktasında önem arz etmektedir. Benim çalışmamda beş farklı anıyı analiz etmeye yöneliktir.

 

  1. Görüşülen Kişinin cinsiyeti?

 

1

Kadın

1

% 20

2

Erkek

4

% 80

 

       2-Görüşülen kişinin yaşı?

     Doğum Tarihi

             Kişi Sayısı

Yüzdelik

1

12-15 Yaş Aralığı

0

% 0

2

16-29 Yaş Aralığı

0

% 0

3

30-44 Yaş Aralığı

3

%  60

4

45-? Yaş Aralığı

2

%  40

      

 

   3-Görüşülen Kişinin Doğum Yeri İl olarak?

1

Hakkâri

1

% 20

2

Van

3

% 60

3

Diyarbakır

1

% 20

 

4- Görüşülen Kişinin İkamet Yeri (İl Olarak)

1

Van

5

% 100

 

5-Görüşülen Kişinin Mesleği

1

Gazeteci

1

% 20

2

İş Danışmanı

1

% 20

3

Psikolog

1

% 20

4

Siyaset Bilimleri Uzmanı

1

% 20

5

Emlakçı

1

% 20

 

 

 

 

 

6-Görüşülen Kişinin Eğitim Durumu

1

İlköğretim

0

% 0

2

Lise

1

% 20

3

Lisans

2

% 40

4

Yüksek lisans

2

% 40

 

7- Dilencilikle İlgili Anıyı Yaşadığınız İl

1

Van

4

% 80

2

İstanbul

1

% 20

 

8- Dilencilikle İle İlgili Anıyı Yaşadığınız İlçe

1

İpekyolu

4

% 80

2

Beyoğlu (Taksim )

1

% 20

 

9- Dilencilikle İlgili Anıyı Yaşadığınız Yıl

1

2013

2

% 40

2

2020

1

% 20

3

2008

1

% 20

4

2006

1

% 20

 

10- Gözlemlediği Olayın Geçtiği Yer (cami, sokak, market vb.)

1

Market

1

% 20

2

Sokak

4

% 80

3

Cami

0

% 0

 

 

Anı 1: Sokakta kırılan tartının başında ağlayan çocuğu görünce epey duygulanmıştım. Çevresindekilere tartısının bir kişi tarafından kırıldığını anlatıp duruyordu. Gelip geçen çoğu kişi de onun bu haline acıdığı için para veriyordu. Ben de bu durumu çalıştığım gazeteye köşe yazısı olarak taşıdım. Yazı sokakta çalışmak zorunda kalan bir çocuğun bir çocuğun uğradığı mağduriyeti anlatıyordu. Yazıyı okuyan tanıdık biri ertesi gün beni aradı. Hikâyesini yazdığım çocuğu tanıdığını aslında onun emeğiyle çalışan biri olmadığını dilencilik yapan biri olduğunu söyledi. Bu dilencilik olayını organize edenlerde yakınları ya da bir şebekedir. O tartıyı kırıp başına da bir çocuk dikiyorlar. O da kendisini acındırarak paraları topluyor. Yazdığıma pişman olmuştum ama bir kere gazete sayfalarında birçok kişiye ulaşmıştı.

 

Anı2: Çocuk dilenciye ben ve arkadaşım parayı verdikten hemen sonra babası olduğuna kanaat getirdiğim başka biri yanına çağırıp parayı kendisinden istedi. Ben 3 TL arkadaşım 5 TL vermişti. Çocuk babasına 3 TL’yi uzattı. Babası hepsi bu mu sorunca çocuk benim 2 TL arkadaşımın ise 1 tel verdiğini paranın bu kadar olduğunu babasına söyleyip ayrıldı.

Anı 3: Bir çalışma arkadaşımla gittiğimiz İstanbul ‘da Taksim caddesinde gereken sokak sanatçıların şarkı söylemesiyle insanların çantaya para attığı gören arkadaşım dilenciliğin farklı bir boyutu bu şekilde dilencilik yaparak para topluyorlar diye ifade etmişti. Ben de durumun dilencilik değil emek ve emek sonucu para kazanmak olduğunun onların dilenci değil sokak sanatçısı olduğunu söylemiştim.

 

Anı 4: Van’da Öndo (Önder )adıyla tanınan bir şahısla anımı paylaşmak istiyorum. Öndo, Van’da kahvehanelerde ve caddede gördüğü insanlara elinde sürekli bulundurduğu dikiş kutusunu satmak isteyen aşırı derece inatçı biriydi ve rahatsız edici bir satış tarzı vardı. Israrını insanları rezil etme boyutuna ulaştırması nedeniyle muhataplarını bu dikiş kutusunu almak zorunda bırakmaktaydı. Bu ısrarı sürdürürken yaptığı tuhaf çıkışlar ve bağrışları ve onu tanıyan herkesin ismiyle müsemma kabul edeceği  “ ben dilenci değilim” cümlesi, onun en önemli özelliklerindeydi. Şüphesiz normal şartlarda altında elindeki bir ürünü satmak isteyen bir insanı dilenci olarak kabul etmek doğru olmasa da Öndo’nun tacize varan aşırı ısrarı ve bu dikiş kutusunun maliyetinin üstünde paralar talep etmesi onu bir nevi dilenci kategorisine sokmaktaydı. Bununla birlikte sıra dışı ve fevri davranışları tanıyanların gözünde akıl sağlığı konusunda eksiklerinin olduğuna yorulmakta bu da onun bir bakıma pervasızlığını artıran bir unsur olmaktaydı. Benim de Vanlı birçok insanın başına geldiği gibi bu dikiş kutusunu ısrarla satmaya çalışmasına ilişkin hatıram var. Lise öğrencisi iken Öndo bir gün yanıma gelip elindeki dikiş kutusunu satmak istedi. Almak istemediğimi belirtmeme rağmen ,ısrarlarını artırdı ve bağırmaya başladı. Çevredekilerin bakışlarının bize yönelmesi beni bir nebze utandırsa da Öndo’nun ısrarlarına karşı koydum. Bu tavrım Öndo’yu daha da çileden çıkarmıştı ve insanların duyacağı bir tonda, benden bir alacağı varmışçasına serzenişte bulunuyordu. Ben de o gün insanların bakışları ve bir tepkinin oluşabilme endişesi ile cebimdeki son parayı ona uzattım. Başka paramın olmadığını söyledim. O da parayı aldıktan sonra bana bir dikiş kutusunu uzatmadan parayı alıp söylenene uzaklaştı. O gün Öndo’nun yaptığına çok kızmış olsam da, akıl sağlığının yerinde olmadığına yorup geçmiştim. Uzun yıllar sonra Öndo’nun bir belediyede masa başı bir işe başladıktan sonra Öndo’nun akıl sağlığının gayet normal olduğunu hatta bizden bile daha akıllı olduğuna kanaat getirdim. Kendisin yaptığı bir nevi dilencilikti, ama bunu klasik dilenme yöntemlerinin ötesinde bir taktik geliştirerek ustalıkla uyguluyordu. Kendisi dilenen değil, dikiş kutusunu satan bir insan olarak lanse etmekteydim. Şimdilerde bu yöntemler (Selpak satan çocuklar, tartıcılar vs.) epey yaygın olmasa da o dönem için yenilikçi bir girişimdi. Şu an Öndo kamu personeli olarak hayatına devam ediyor artık sokaklarda rastlamıyoruz. Kendisine bundan sonra ki yaşamında sağlık ve afiyet diliyorum, verdiğim para helali hoş olsun.

Anı 5: İso(İsa)

Bizim çay ocağımız vardı. Kardeşim ile arası çok iyiydi. Topladığı paraları bizim çay ocağına getirirdi. Bana veya kardeşime verirdi. İso’nun eve götürmesi gereken para miktarının bir sınırı vardı, bu sınır da her yıl farklı bir miktar olarak abisi tarafından belirleniyordu. Akşam gelir, hesabını yapardı. Fazla kalan kısmı bize bırakırdı, diğerini götürüp abisine verirdi. Eksik götürdüğünde abisi tarafından içeri alınmaz ve dövülürdü. Bir gün parasını kardeşine verdiği halde gelip parayı benden istedi. O an için İso sinirlenip masaya vurması ve bardak kırması oldu. O sırada kardeşim çay ocağına geldi. Ona sorduğumda parası kendisine verdiğini söyledi. Parasını verdik. İso’nun özrünü kapatmak için defalarca beni öpmesi olmuştu. Bu bende bir anı oldu. Bir de valilik bahçesinde engelliler haftası kutlaması vardı. Ben de o an için oradan geçiyordum. Bilmiyorum, İso beni nerede gördü, oradan kaçıp bana doğru koşmaya başladı. Arkasında polis ve güvenlikçiler geldi. Bana sarıldı, defalarca öptü. Kardeşimi ve diğer akrabalarımın durumunu sordu. Bu da ben de bir anı olarak kaldı.     

 

 

SONUÇ

Yoksulluk evrenine ait motifler kullanılması nedeniyle parazitli bir forma sahip dilencilik kalıbı yoksulluğun biçimsel koşullarını, kostümlerini ve dil araçlarını kullanarak yoksulluğun alt kategorisi olduğu yönünde yanılsamalara yol açmaktadır. Bir mesleğin icrası sermaye, yetenek- beceri ve bilgi birikimi üzerinden yani yoksulluk ve mağduriyet sermayesi üzerinden, yaşlılık, özürlülük, hastalık gibi rolleri oryaya koyan yetenek ve becerilerle, bu ağın oluşumunu e sürekliliğini sağlayan geri plandaki tecrübe ve rasyonel bilgi birikimiyle desteklenerek yürüyen bir sektör özelliği göstermektedir. Sonuç olarak dilencilik olgusu e yoksulluk arasında volan sathi benzerlik ve yakınlıklar detaylara inildiğinde, farklılaşan anlam kodlarına sahip kategoriler olarak belirginlik kazanmaktadır.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar