Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Zeki’nin çocuk kalbi

Hasan Çalışkan’ın oğlu Zeki, Bediüzzaman’ı Emirdağ’da ilk defa nasıl gördüğünü hatırlamıyordu.

Babasını veya dedesini ilk defa nasıl gördüğünü hatırlamadığı gibi o da Bediüzzaman’ı hatırlamıyordu. Çünkü onu ailesinden biri olarak görüyordu. Bediüzzaman, Emirdağ’a ilk geldiğinde Zeki, henüz dört yaşındaydı. Dedesi Şeyh Ali, yeni vefat etmişti. Bediüzzaman kısa sürede şefkatiyle Zeki’nin yüreğinde yerini almıştı. Bediüzzaman’ın Zeki ile konuşurken ona “Kardeşim!” diye hitap etmesi onun kalbini fethetmeye yetmişti.

Zeki’nin ailesinin Keçili köyünde bir bahçesi vardı. Bahçede yıllar önce dikilen ağaçlar, kocaman olmuştu. Zekinin babası bu koca ağaçların üzerinde bir çardak kurmuştu. Bu çardağa çıkmak için de bir merdiven yapmıştı. Zeki’nin en büyük eğlencesi merdiven dençardağa çıkmaktı. Taş duvarla örülü bahçede çeşit çeşit meyveler vardı. Bahçeyi ziyarete gelen Bediüzzaman için çardakta bir de yatak serilmişti. Zeki çardağın etrafında salkım üzümler, kızarmış elmalar olmasına rağmen Bediüzzaman’ın bunları neden yemediğini bir türlü anlamıyordu. Bu çardakta Risale-i Nur’da bulunan bir kısım mektupların yazıldığını Zeki yıllar sonra öğrenmişti. Bediüzzaman, bahçede bulunan fesleğen çiçeğini daha çok severdi. Zeki bir gün çiçekleri koparıp eve götürecekken Zübeyir Gündüzalp “Kardeşim, üstad fesleğeni sever, onları koparmayın!” deyince Zeki, bir daha fesleğen çiçeğini koparmadı.

Zeki arkadaşlarıyla sokakta oynarken Bediüzzaman dışarı çıktığında oyunu bırakırdı. Ardından onun peşine takılıp uzaktan uzağa onu izlerlerdi. Genelde Bediüzzaman, Çarşı Camiine gider ve caminin içindeki mahfilde kalırdı. Bediüzaman’ın mahfilde yere serdiği beyaz işlemeli pamuklu zarif seccadesi Zeki’nin dikkatinden kaçmamıştı. Bediüzzaman, Cuma günü namaz için bir saat önceden evden çıkar, camiye doğru giderken çevre köylerden gelen ahali ve dükkân sahiplerine selam vere vere camiye giderdi. Zeki ve arkadaşları Bediüzzaman evden çıktığında uzaktan da olsa peşine takılır şefkatli dedelerini merakla izlerlerdi. Zeki uzun bir müddet Bediüzzaman’ın camiye gitmediğini görünce meraklanır. Anne babasından öğrendiğine göre Bediüzzaman’ın camiye gitmesini hükümetin resmi görevlileri engellemişti. Gerekçeleri ise halkın gösterdiği yoğun ilginin yetkilileri ürkütmesiydi.

Zeki, Bediüzzaman camiye gittiğinde o da abdest alır ve ona yakın bir yerde otururdu. Bediüzzaman’ın namaza duruşunu, namaz kılışını, tekbir alışını, sonra dua edişini zevkle izlerdi. Yıllar sonra böyle namaz kılan ve dua eden kimseyi görmediğini her sohbette dile getirirdi.

Zeki’nin babasına ait olan dükkân, Bediüzzaman’ın evinin tam karşısındaydı. Zeki, dükkânın önüne çıktığında Bediüzzaman’ı pencerede görürdü. Bir gün Zeki’nin babası iş gereği dükkândan ayrıldığında ağabeyi ile kavgaya tutuşur. Bediüzzaman pencereden kavgalarını görünce Zübeyir Gündüzalp’ı gönderir. Zübeyir yanlarına gelir “Kardeş, Üstad sizi çağırıyor!” dediğinde babaları dükkâna dönmüştü. Babaları “Haydi şimdi ne haliniz varsa görünüz!” dedi. Zeki ve ağabeyi hemen abdest alıp ve Bediüzzaman’ın odasına gittiler. İkisi de yerde diz çöküp Bediüzzaman’ın karşısına geçtiler. Bediüzzaman, yaptıkları işin kötü olduğunu kardeşlerin birbirlerini sevmeleri gerektiğini söyler. Daha sonra kendisinin kardeşleri ve akrabalarından ayrı düştüğünü ifade eder. Zeki ve ağabeyi mahcubiyet içinde bir daha böyle bir şey yapmayacaklarına dair söz verip oradan ayrıldılar.

Zeki’nin çocuk kalbi Bediüzzaman’dan gördüğü şefkat ve sevgiyi yıllar sonrada ilk günkü gibi hissediyordu.

Kaynak:

Necmeddin Şahiner- Son Şahitler-4 - sayfa77-80

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar