Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Yüksek Lisans öğrencisi Ömer Yaşar 'Kırmızı Kurdelenin Sırrı' kitabımı analiz etti

Bir süre aynı okulda mesai yaptığımız, daha sonra Artuklu Üniversitesi'nde Yüksek Lisans öğrencisi olan Ömer Yaşar, ders hocası tarafından verilen ödevde benim 'Kırmızı Kurdelenin Sırrı' isimli kitabımı analiz etti.

 

İşte, Ömer Yaşar'ın o analizi:

 

"Ders hocamız Sayın Prof. Dr. Abdurrahman EKİNCİ, bir kitap okumanız ve okuduğunuz kitabı tahlil etmeniz gerekecek dediğinde aklıma direkt idareciliğimin ilk yıllarında bana her konuda yol gösteren, şahsî gelişimime olumlu katkı sunan, sadece mevzuat ile değil insanî boyutu ile okulun nasıl yönetileceğini 40 yılın tecrübesiyle aktaran okul müdürüm Misbah ERATİLLA’nın çıkan ilk kitabı aklıma geldi ve bunu da ders hocamla paylaştığımda olumlu karşılandı.

 

Bir doktora insanın dünyaya geliş süreci ve dünyaya geldikten sonra gelişimsel olarak hangi evreleri geçirir diye sorarsanız sadece bilimsel cevap verir. Aynı soruyu aynı doktora bir baba olarak çocuğunun dünyaya geliş sürecini anlat dediğimizde inanın kişiler aynı, ama anlatımlar çok farklı boyutta olacaktır. Neden mi? Çünkü baba olarak anlatınca anlatımlarına heyecanını, sevincini, endişelerini kısacası duygusunu katarak anlatmaya başlar. Yazacağım tahlile işin duygu boyutunu katacağım, çünkü hikâyeye başlamadan o kadar emek verdi ki onu tahlil etmek sayfalar alır. Eratilla, gerek kendi hayatının içine nüksetmiş olayları hikâyeleştirme, gerekse en yakınından en uzak kişiye kadar onları etkileyen, dünyasına nüfuz eden olayları sohbet esnasında fark ederek cımbızla çeker ve olayın kendisinde bıraktığı etkiyi konuşur. Ama bu bildiğiniz röportaj türü değil, tabiî sohbet havasında devam eder. Tabi o arada Eratilla, olayları kendi bilgi birikiminden süzerek bağlantılarını zihninde kurgular. Daha sonra sohbetin devamında “eğer müsaade edersen ben bunu hikâyeye dönüştüreceğim” dediği an karşıdaki insan şaşkınlık geçirip ‘’Aman benimkisi sadece bir anı öyle hikâye yapılacak tarafı yok’’ diye dikkate almaz. Ama karşısındaki bilmez ki Eratilla, zihninde çoktan bir planlama yapıp bunu kurguladıktan sonra yazıya dökecek. Bir hikâyenin nasıl vücut bulduğuna onlarca kez şahit oldum. Devamında hikâyeye önem verdiği kadar hatıra sahibine daha çok değer verir. Yazıya döktükten sonra veya yazı yayınlanmadan önce, hatıra sahibine başvurur eksik noksan var mı? Değiştirilmesi gerekli olan bölüm varsa değiştirir, kısacası hatıra sahibini yazdığı hikâye ile incitmek, yaralamak istemez. Nihayetinde anlattığı hikâyesinde bazen hüzün, bazen acıma, bazen fakirlik, bazen yokluk kısacası hayatımızda geriye dönüp baktığımızda hüzünlendiren olayları mutfağında pişirip önümüze servis etmiştir. Hikâyeler yayınlanmadan hatıra sahibi ile paylaşılıp son rötuş yapıldıktan sonra servis edilir. İşte o zaman ben bile hikâyeyi okuduğumda öyle bir anlatım tarzı kullanmış ki etkilenmemek elde değil. Olayları bilmeme rağmen bu şekilde hayatın içinden gelen yazıyı okuduğumda sade anlatımı, akıcı ve sürükleyici üslûbuyla tek solukta okunan hikâyeleri muazzam kalitede okurlarına sunuyor. Kitabın içinde 28 hikâye var, her hikâye farklı olayları anlatan, her okuyucuda farklı etki bırakan, hatta şunu diyebilirim ki okunan her hikâye de ‘’Evet bende de aynı olay olmuştu ve aynı duyguları yaşamıştım’’ dedirtecek kadar yaşanmışlık hissi uyandıracak niteliktedir. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki her bir hikâye başeser ayarındadır. Sadece şu hikâye başeserdir denilemez kanaatimce. Çünkü 28 hikâyenin tamamı aynı duygu yükü ile okura ulaşmıştır."

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar