Mülkiye Tekin

Mülkiye Tekin

Mail: m.tekin@vanmed.net

Van Gölü’nde bir aşk hikayesi

Ermenilerle Kürtlerin bir arada yaşadığı dönemlerde geçen, tarihe mal olmuş birçok aşk hikâyesi günümüzde de halen dilden dile dolaşıyor.

Ermeni kız ile Müslüman Kürt genci aşkının anlatıldığı bu hikâyelerden biri de Van’da geçiyor.

Halen dilden dile dolaşan anlatıya göre, Van Gölü içinde bulunan ve şimdiki adı Akdamar olan adadaki kilisede görevli olan Ermeni keşişin ‘Tamara’ adında dillere destan, çok güzel ve alımlı bir kızı vardır.

Adanın etrafında bulunan köylerde çobanlık yapan bir genç de zaman zaman sürüyü çayır çimene salarak gölde yüzerek serinlenmeye çalışır. Çoban bir gün yüzme becerisini artırmak için daha fazla yüzmeye başlar ve bir anda kendini adada bulur. Bu sırada da badem ağaçları altında oturan keşişin kızı Tamara ile yüz yüze gelir ve uzun süre gözünü Tamara’dan ayıramaz.

Tamara ile bu yüzleşme artık ondan sonraki günlerde buluşmaya dönüşür. Çoban her gün yüzerek adaya geçer ve gizliden Tamara ile badem ağaçları altında buluşurlar.

Tamara ve çoban arasındaki aşk öyle bir noktaya gelir ki artık gündüz buluşmaları onlara yetmez gece de buluşmaya karar verirler.

Tamara, yüzerken gece karanlığında yönünü şaşırmasın diye adanın bir köşesinde elinde fenerle bekler.

Keşiş ise kızının son zamanlarda her gece dışarı çıkmalarına anlam veremez ve bir gece kızını takip eder. Tamara yine elinde fener, adanın bir ucunda, kuytu bir köşede beklemektedir. Keşiş biraz sonra bir gencin gölden çıkarak kızıyla sarmaş dolaş olduğunu görür.

Bu durum keşişi öfkelendirir ve onları ayırmak için bir plan yapar.

Bir gece kızı dışarı çıkmak isterken adeta suçüstü yakalar ve dışarı çıkmasına izin vermez. Ancak bu kez kendisi kızının her gece gittiği noktaya giderek feneri havada tutar. Uzun süre bu noktada durmaz adanın başka bir köşesine geçer ve burada feneri havaya kaldırır. Çoban da fener nerede ışık saçıyorsa oraya doğru yüzer. Fırtınalı ve zor bir gecedir. Keşiş bu şekilde feneri birçok noktaya götürür ve en sonunda da ışığı söndürür.

Gölde kulaç ata ata bitap düşen çoban daha fazla dayanamaz, adaya çıkamadan Van Gölü’nün derin sularına gömülür.

Çoban son nefesini vermeden ‘Ahh Tamara’ diye inler. Öyle bir inleme ki bu ses Tamara’nın yüreğine işler, dışarı çıkıp babasını karşısında görünce olanları tahmin eder. ‘Babam aşkımı öldürdü’ der ve çobanın arkasından bedenini suya teslim eder. İkisinin bedeni Van Gölü’nün derinliklerinde buluşur ve bu iki bedeni bir daha gören olmaz.

Ada ise adını Tamara’dan almaktadır. Bu acı hikaye adanın doğal adına dönüşür. ‘Extemar’ denir önceleri buraya, sonraları adı ‘Ah Tamara’ olur, şimdilerde de Akdamar deniyor. 

Makale Yorumları

  • Ciwan19-06-2023 23:30

    Etkileyici bir hikaye. Emeğinize sağlık

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar