Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Türkiye'nin şahıs cemaatleri ve siyasetin oy kaygısı

Günümüzde İslam ülkelerinin en temel sorunlarından birisi, din temelli guruplaşmalar ve hizipleşmelerdir.

Bu sorunu çok derinden yaşayan ve toplumsal gerginliklere neden olan ülkelerden biri de Türkiye'dir.

Özellikle türeyen din temelli türlü cemaat ve tarikatlar, kurdukları çıkar çarkı üzerinden ülkeyi kendi rant sahalarına çevirmişlerdir.

Nasıl türüyorlar peki?

Bir kişi ortaya çıkar, Kur'an gibi temel dini kitapları ve hadisleri bir kenara iter, kendi söylemleri üzerinden adeta yeni bir din yaratır.

Ne ilginçtir ki, bu tuhaf kişiye milyonlarca kişi adeta yeni bir peygamber doğmuş gibi riayet eder ve bir dediğini iki etmez.

Peki devamında ne olur?

O kişi bir yandan ellerini kollarını sallayarak, oradan buradan edindiği dini bilgileri biraz da kendi süsleme becerisini ekleyip, kimi zaman cenneti bile vaat etme noktasında etrafında toplananları zihnen uyuştururken, öbür yandan da etrafında toplananlardan aldığı paralarla dergi, gazete bastırır, radyo, televizyon kanalları açar, işyerleri açar ve gün gelir dünya çapında şirketleşmeye doğru ilerler..

Ve gün gelir hem ekonomik hem de sosyal bir güç olarak siyasetin ortağı olur ve buna da ikna olmaz, devleti tümden ele geçirmek için Fethullah Gülen cemaatindeki gibi darbe bile düzenler.

Şimdi de 6 yaşındaki kız çocuğuna taciz olayında Türkiye’nin gündemine oturan bir İsmailağa cemaati konuşuluyor. Hükümetin bakanlarıyla fotoğraf çektirmişler, tuhaf diyaloglar vs… Hükümet ve cumhurbaşkanı tarafından konuyla ilgili yapılan çok zayıf içerikli eleştirilere baktığımız zaman bu cemaatin ‘İslamiyet’ hassasiyeti ile korunmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Çünkü yapılan açıklamalarda taciz olayından dolayı cemaati eleştirenler, hükümet yetkililerince “İslam’a saldıranlar” şeklinde sunuluyor.

Gülen cemaatinin yaptıklarından ders alınmamış gibi bir inat var…

Tabi bu din eksenli örgütlenen garip şahsiyetler, kabul edelim ki daha çok muhafazakâr eğilimli iktidarlar döneminde hortlarlar. Bugünkü refleks de onu gösteriyor zaten.

Örgütlenmelerine, sözüm ona "din adına" boyun eğildikten sonra, bu cemaat ve tarikatların ilerlemelerini sağlayan da daha çok, oy kaygısı oluyor.

Siyaset tarafından belli bir kitlesi olan cemaat ve tarikat ürkütülmez, ona inanmasa da güvenmese de etrafındaki milyonlarca kişinin oyuna çok hem de çok ihtiyaç duyar ve tam tersine sıkı bir ilişki geliştirir.

Ve bu cemaat ve tarikatlar toplumsal bir gerçeklik olduktan sonra da ilgilenenlerin sayısı çok olur, gerektiğinde bu, demokrat, hatta "solcu" bir parti dahi olabilir.

Baktığımız zaman Osmanlı döneminde de cemaat ve tarikatlar vardırlar ama Atatürk öncülüğündeki Cumhuriyetin ilk kuruluş aşamasında ilk başta tekke ve zaviyeler devre dışı bırakılmıştır.

Yani bir yerde, bugün kendi ülkesinde darbe yapabilecek aşamaya gelen cemaat ve tarikatların sorun olacağı ve toplumsal bölünmenin daha çok artacağı o gün fark edilmişti diyebiliriz.

Gerçi daha sonra iyi bir Kemalist olan Ecevit döneminde de bunlara nasıl çanak tutulduğunu biliyoruz.

Her ne ise…

Ancak şu bir gerçek ki, en azından Türkiye pratiğinden elde ettiğimiz sonuçlar üzerinden konuşacak olursak, muhafazakâr iktidarlar döneminde nefes alma imkânı bulan cemaat ve tarikatlar daha sonra tüm siyasi çevreler için ister istemez bağlayıcı hale geliyor.

Ve cemaat ya da tarikat lideri ekonomik ve sosyal alanda büyüdükçe artık sadece etrafındakilerin değil, siyasetin de gözdesi haline geliyor.

Zaten belki bu garip şahısları "adam" yapan siyasetin ta kendisidir.

Çünkü bazen devlet katından madalya bile alabiliyor bu şahsiyetler.

Ve güzel sözlerle anılabiliyorlar, saygı görebiliyorlar devletten…

Şimdi "terörist" olarak çağrılıyor olabilir, ama bir dönem Fethullah Gülen'e "Hoca efendi" denildiğini biliyoruz mesela.

İşte, onu şimdi "terörist" yapan şey, hayata geçirdiği belirtilen "paralel devlet yapılanması" ise, o gün "Hoca efendi" yapan şey de güçlenip geliştikten sonra denetimindeki oy potansiyelinden başkası değildi.

Şimdi Türkiye'de en az Gülen cemaati kadar sorun oluşturmaya aday bir sürü şahıs cemaati var, ancak bunların masum gösterilmesi, hatta arka çıkılması, fikirlerini söyleyenlerin ise hapislere atılması gibi garip ve trajikomik bir de gerçek var.

Çözüm için fikir üreten ise neredeyse yok gibi…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar