Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Sokak mı sandık mı?

“Sokak” dendiğinde hemen bir silkinme başlar ruhlarımızda, gözlerimiz fal taşı gibi açılır, yumruklarımız sıkılır, ayaklarımız yerinde duramaz, bir an önce acının üzerine atılma isteği tüm bünyemizi kaplar.

Elli kez yere düşsek de yenilsek de hiç olmamış gibi davranır yine sokaklara çıkarız, çıkıp yine düşeriz, yine yeniliriz, ama serde sokağa çıkmak var ya yine çıkarız. Zan edilir ki her halükarda sokağa çıkmak namus borcu, çünkü bugüne kadar hafızalarımıza böyle kazınmış; tepenizin tası attığında mutlaka sokak çıkın!

Bugünlerde yine sokak öneriliyor insanlara, "dolar yükseldi, zamlar oldu, iktidar oralı olmuyor, öyle ise sokağa çıkın!"

En büyük yanlış bu işte, her halükarda insanlara sokağı göstermek…

Oysa hayat pahalılığını anlatmak için sokaktan başka daha etkili davranış şekilleri de var, mesela susmak gibi, evet, susarak anlatmak, bağırıp çağırmadan, slogan atmadan olan biteni insanlara izah etmek.

Neden?

Acının tüm toplumda his edilmesi için susmak gerekiyor bazen, susacaksın ki o zamları yapana oy verene de düşünme payı düşsün, acıyı derinden his etsin o da… Çünkü eğer seni zıvanadan çıkarmışsa zamlar, dolarlar, bil ki en az senin kadar onu da etkilemiştir, belki şu an seninle yan yana gelemiyor ama gelmeye de aday...  

Sokağa çıktığınızda ne olacak peki, düşünme payı sıfırlanacak, toplumdaki bütün bu bilgilenme, tartışma, yakınma olayı kelepçe ile biber gazı dumanı arasında kaybolup gidecek, bugüne kadar olduğu gibi.

Bugünlerde sokağa çıkmak ortaya çıkan bir fotoğrafı karartmaktan başka işe yaramaz. Ki bu fotoğraf yönetememenin fotoğrafı, hayat pahalılığının fotoğrafı ve insanlar bunu görmeye başladı.

Ayrıca ne zaman görülmüş Türkiye’de sokakta bir konuyu açıklığa kavuşturmak, sokakla bir başarıyı elde etmek ne zaman mümkün olmuş? Asla olmamış, Gezi ile mi oldu, hendek ile mi oldu, esnafın camlarını taşlayarak mı oldu, hayır, tam tersine doğru unutuldu, unutturuldu, bunda da aynısı olacak.

Peki, nedir doğru davranış şekli; eğer tarih olmuş  “isyan” ile “devrim” hikayesinden kendinizi arındırabilirseniz cevap çok kolay, demokrasilerde oyla gelen oyla gider, hepsi bu.

O zaman toplumu sokağa değil sandığa hazırlayın; yazın, çizin, söyleyin, basın açıklaması yapın, derdinizi makul izah etme yolları ile izah edin, topluma çağrı yapın, önerinizi söyleyin, çözümlerinizi belirtin, yönetilemiyorsa toplum, neden yönetilemediğini izah edin, sandığa gittiğinizde o çok istediğiniz değişiklik eğer olmazsa artık sizin de bir sorumluluğunuz kalmaz.

Belirttiğim gibi mutfaktaki yangın sadece sizi etkilemiyor zam yapanı destekleyeni de etkiliyor, bir de böyle kendiliğinden gelişen gizli bir izah durumu da var, bırakın savundukları yapının canlarına nasıl okuduğunu his etsinler.

Sokağın da bir izah etme şekli olduğunda ısrar etmeyin çünkü öyle değil, yönetenler her zaman zor zamanlarında kendilerini haklı çıkaran böyle fırsatlar kollarlar, böyle zamanlarda sokak, izahtan ziyade provokasyona zemin olabilecek en iyi alandır, bugünkü şartlarda sokak sizin için mahkumiyet, yenilgi, karşınızdaki için ise kurtuluştur, sorunu unutturma ve biraz daha zaman kazanma aracıdır, bu kadar net.

Türkiye siyaseti bu konuda baya deneyimlidir, bunu unutmayın! O nedenle eğer sandık diyorsanız, seçim, demokrasi, meclis diyorsanız sokağa çıkmanız yanlış ama kafanızda başka şeyler varsa ona da diyecek bir şey yok!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar