Selahattin Kaplan’ın dünya hâli ve istikbal endişesi bir kâbus gibi kalbine ve aklına sirayet edince manevi huzursuzluk uykularını kaçırmaya başladı.
Çaresizlik ve ümitsizlik had safhaya ulaşınca Allah’a ellerini açarak “Ya Rabbi bana asrımızın sahibi olan müceddidini göster!” diye günlerce duada bulundu. Bu yalvarış ve yakarışları bir süre devam etti. Bir gece rüyasında, Diyarbakır’ın Urfa kapısına yakın Melik Ahmet Camii civarında Bediüzzaman, ona Risale-i Nurdan Miftahü’l-İman isimli bir kitap verir. Uyandığında dualarına bir cevap olabilir ümidiyle bu rüya üzerinde gün boyu düşünmeye başlar.
Aynı gün rüyanın etkisiyle namazdan sonra tanıdık bir dostunun yanına gider. Rüyada kendisine verilen kitabın aynısını bu tanıdık ona verince yalvarış ve yakarışına bir cevap bulduğuna dair bir kanaat oluşur. Böylece Miftahü’l-İman isimli kitaptan yola çıkarak bu kitaplardan ders yapan Mehmet Kayalar ile tanışır. Daha sonraki günlerde Mehmet Kayalar’ın Risale-i Nur derslerine dâhil olur. Sorularına Risale-i Nur’dan cevaplar bulunca gönlü adeta gül bahçesine dönüşür. Risaleleri okuyup tefekkür ettikçe ne büyük bir açlık çektiğini anlar. Okudukça kendini Risale-i Nurların huzur deryasında bulur.
Bundan sonra okuduğu her sayfa onu Bediüzzaman’ı bir an evvel görme durumuna getirir. Bediüzzaman’ı görme hasreti dayanılmaz bir hal alınca hemen yola çıkar. Yanık yüreğiyle Bediüzzaman’ın kapısını çalar. Kapı ona açılır. İçeri girdiğinde bulutların üzerinde yürüyormuş gibi bir hal hisseder. Manevi huzur dolu atmosferde Bediüzzaman’ın “Hoş geldin kardeşim! Seni talebelerim içine kabul ettim, dua ve kazançlarıma dâhil ettim!” demesiyle adeta bir bardağın taşması gibi kalbindeki huzur ve mutluluk taşımaya başladı.
Selahattin Kaplan, Nizip, Kırıkhan, Düzce, Ergani, Çermikte müftülük yaptı ve son olarak Diyarbakır’a yerleşti. Diyarbakır’ın meşhur âlimlerinden Molla Zeynel Abidin Çiçek(amidi) talebeliğinde Diyarbakır’a bağlı Kuşlukbağı (Metranê) köyünde Molla Selahattin Kaplan’dan “Abdulğafur”, “Cem‘u’l-Cevâmi‘”, “İşâretu’l-Αcâz” ve “Kızıl-İ‘câz” gibi kitaplardan ders aldı. Daha sonra Zeynel Abidin Çiçek Amidî, hocası Selahattin Kaplan onun için “Hocam Bismilliydi ve çok âlimdi. Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman hakkında ondan çok şey öğrendim. En son okumamı onun yanında bitirdim. Ben icazet almadan hocam müftülük sınavını kazandı ve Anadolu’nun birçok yerinde müftülük görevini icra etti. En son Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde görev yaparken orada emekli oldu ve sonra Diyarbakır’a yerleşti. Daha sonra 1990’larda teberrüken hocamdan icazet aldım” der.
Selahattin Kaplan hayatının her döneminde örnek biri olarak Risale-i Nurun neşrine çalıştı. Onun sohbetleri sayesinde Risale-i Nur’u tanıyan Batmanlı Hacı Derviş Yalçın bir röportajında “Müftü Selahattin Kaplan vasıtasıyla 1970 yılında Risale-i Nur eserleri ile tanıştım. Merhum müftü medrese ilminin tamamına vâkıftı. Batman’da olduğu gibi bütün Şark âlimleri tarafından da sevilen ve sayılan birisiydi. 1960’larda imamlık yaptığı köyde medrese öğrencilerine fıkıh, hadis, şeriat ve nahiv dersleriyle birlikte Osmanlıca Risale-i Nur’dan ders de verirdi. İşte, o günden bugüne kadar, iman hizmeti dairesinde ağabeylerin hizmet rahlesi altında diz çökerek, şahsı manevî ile birlikteyim.” der.
Hayatında derin ve örnek izler bırakan Selahattin Kaplan 1926 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde doğdu, 2002 yılında Diyarbakır da vefat etti.
Kaynaklar:
1- Ergin, Mehmet Cevat, “Son Yüzyılda Silvan’ın Yetiştirdiği Âlimler” Uluslararası Silvan. Sempozyumu Kitabı, (415-432), Ravza Yayıncılık, İstanbul 2012. Pakiş,23 sayfa
2- Necmeddin Şahiner- Son Şahitler-4
3- 25 Ekim 2015 Yeni Asya Gazetesi
Facebook Yorum
Yorum Yazın