Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Sadece ciğerlerimize değil dilimize de koronavirüs bulaştı

Hani koronavirüs geldi, canımızı acıttı, hepimizi topyekun eve soktu, liderleri yatağa düşürttü, fabrikaları kapattı, orduları dize getirdi, camilerde, kiliselerde ibadeti erteletti, hepimizin ağzını bir bez parçası (maske) ile kapattı, kuru ekmeğe muhtaç etti ya, korkumuzdan ‘değişeceğiz’ babından ‘bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi’ olmayacak moduna yatarak, neredeyse virüs canımızı almasın diye yalvarmaya başladık. Güya koronavirüs bize ders olacaktı, milat olacaktı bundan sonraki yaşamımıza; şimdiye kadar yaptıklarımızı yapmamaya başlayacaktık, daha ılımlı, daha anlayışlı, daha insancıl, daha adil davranacaktık birbirimize. Doğayı artık tahrip etmeyecektik, savaş artık çıkarmayacaktık, her şeyden önemlisi de konuşurken dilimize dikkat edecektik, hani ‘insanın başına ne geliyorsa dilinden geliyor’ denir ya, hah, işte o meseleyi çözecektik güya… Ama anlaşılan o ki koronavirüs sadece ciğerlerimize değil, dilimize de bir güzel bulaşmış, hatta öyle bir bulaşmış ki eski bizi aratan bir şekilde. Eski biz nasılsa alışmıştık, kanıksamıştık her bir davranışımıza, ama koronavirüs dilimize öyle bir bulaştı ki hani derler ya ‘söz ola kese başı, söz ola bitire savaşı’ diye, koronavirüs bize ‘söz ola kese başı’ kısmını bırakmış gibi. Ağzımızdan çıkan her söz bir öncekine rahmet okutan cinsten. Bu söylediklerim herkes için geçerli, birey de olur, aile de, yasa dışı bir örgüt de, yasa içi bir parti de, bir devlet başkanı da, siyasetçi ya da yazar çizer de… Hepimizde durum eskisinden de geride, berbat durumdayız. Koronavirüs bizden kötü huylar alıp götüreceği yerde üzerine biraz daha ekleme mi yaptı ne, ama bir şeye yaradı korona tabiat şimdi çok rahat, biz yokuz ya, tıkılmışız ya içeri tabiat rengarenk, temiz ve nefis… Bir insan bir insana, ya da bir örgüt bir düzene, veya bir lider bir başka lidere meramını, dileğini, talebini, ne istediğini makul cümlelerle ifade edemez mi? İlle de karın deşen sözler mi gerekiyor, ille de hakaretli, çirkefli, küfürlü, aşağılayan sözler mi gerekiyor? Bir talebi dile getirirken, öneride bulunurken, yol gösterirken son cümlede ‘mücadelemize devam edeceğiz’ ifadesini kullanmak bugüne kadar kime ne kazandırdı, bundan sonra kime ne kazandıracak? Güzel sözlerimizi neden tehditle bitiriyoruz, bu nasıl bir ruh halidir, nasıl bir stratejidir çok merak ediyorum, aslında merak etmiyorum, o lafın gelişi, beş para etmediğini çok iyi biliyorum. Gerçi ben koronavirüsün insan üzerinde ne gibi olumlu yansımaları olacağı tartışmasını dahi gereksiz görüyorum, yarına dair bir umudum da yok, çünkü insanın virüs tehdidiyle değişmeyeceğine adım gibi eminim. Allah değiştiremedi insanı, virüs mü değiştirecek, 4 tane kutsal kitap gönderdi, ateşle korkuttu, cehennemle tehdit etti, kıldan ince sırat köprüsü kurdu, kabir azabı dedi, cennette huri var, güzel yaşarsın dedi, insan yine de kendi dediğini yaptı, Allahuekber diyerek insan insanı yaktı, hayvana eziyet etti, kafa kesti, haram yedi, cinayet işledi, zina yaptı, sıkıştığı yerde de Allah’ı alet etti, ‘yaptıklarım Allah’ın yolunda’ dedi. Evet, ne Allah’ın ne de koronanın insanı değiştiremeyeceğini biliyorum, ama insan isterse bazı yanlışlarından da sıyrılabilir, vazgeçebilir, empati konusu önemli burada, kendine istemediğini başkasına da istemeyen ruh haline erişen bireylerden iyi bir toplum oluşur. O toplumdan da ne kendisine ne başkasına zarar gelmez. Ne tabiat, ne insan, ne düzenler mükemmel değildir, mükemmeli aramıyorum şahsen, ama normal yaşamasını da mı beceremeyeceğiz, normal konuşamayacak mıyız, taleplerimizi, derdimizi normal yollardan ifade etme becerimizi geliştiremez miyiz, bırakın onu bunu, hatalarımızdan, yanılgılarımızdan, olumsuzluklarımızdan ders edinerek biz kendimiz biraz olsun kendimizi değiştiremez miyiz?

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar