Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Nazillili Terzi Mehmet’in dramı

Nazillili Terzi Mehmet’in dramı

Nazilli, 26 Şubat 1960 tarihinde soğuk ve sıkıntılı bir kış geçiriyordu.

Bir gece dört kişi Allah’ın rahmetini celp etmek için bir araya geldiler ve Risale-i Nur okudular. Gece yatsı ezanından bir saat sonra dış kapı şiddetle çalındı. Terzi Mehmet, kapıyı açınca polisler hışımla içeri gird. O gece evde bulunan dört kişinin de isimi Mehmet’ti (Terzi Mehmet Oğuz, Mehmet Büker, Mehmet Ali Özdin, Mehmet Tokyay). Polisler dört Mehmet’in ellerine kelepçe vurarak onları karakola götürdü. O karanlık gecede, karakolda ön ifadeleri alındı. Sabah savcının karşısına çıkarıldılar. Savcı yüzlerine dahi bakmadan onları Nazilli Cezaevi’ne gönderdi. Birkaç gün sonra Aydın Kapalı Cezaevi’ne nakledildiler. Baskın sonrası Terzi Mehmet’in evi didik didik arandı ve bir çuval dolusu Risale-i Nur ele geçirildi. Cezaevindeki mahkûmlar kendi aralarında dört Mehmet için: “Bu dördü asılacak!” diyordu. Haklarındaki iddialarla ilgili mahkeme başladığında 27 Mayıs askeri darbesi ülke genelinde estirdiği fırtına, ceza evlerini tıka basa doldurmuştu.

Dört Mehmet’in mahkemesi devam ederken Aydın Ağır Ceza Mahkemesi beklenmeyen bir gelişme ile davayı sonuçlandırdı. Dava sonucu Dört Mehmet’in yedi ay yirmi gün sonra 17.10.1960 tarihinde beraatına ve Terzi Mehmet’in el konulan Risale-i Nur kitaplarının da iadesine karar verildi. Dört Mehmet, hiç beklemedikleri bir şekilde tahliye edilince dostları ve akrabaları günlerce onlara geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Bu ziyaretler beli bir süreye devam etti. Birkaç ay sonra mahkeme kitaplarının teslimi için Terzi Mehmet’e bir yazı gönderdi. Terzi Mehmet (Oğuz), Nazilli adliyesine gitti. Bir çuval dolusu kitabı sırtlayarak dükkânına getirdi. O günün hatırasına kitaplardan bir kaçını dükkânın vitrinine dizdi. Terzi Mehmet’in dükkân sahibi dükkânı ziyarete geldiğinde vitrindeki risaleleri görünce yüzü asıldı ve öfke kusan bir ses tonuyla: “Bu kitapları vitrinden hemen kaldır!” dedi. Terzi Mehmet oralı olmadı. Dükkân sahibi, kurnaz bir avcı kılığına girerek Terzi Mehmet’e “Bu kitapları vitrinden kaldırdığın takdirde senden bir yıllık kira almayacağım!” dedi. Terzi Mehmet, bu teklifi de reddedince dükkân sahibi ne yapacağını şaşırdı ve öfkeden çılgına döndü ve oradan uzaklaştı.

Terzi Mehmet 27 Mayıs darbesinin ilk günlerinde kışın zemherisinde nazlı bir gül gibi korumasızdı. Cezaevinden çıkışı ve ardından kitaplarının iadesi, Risale-i Nurların gizli düşmanlarını öfkelendirmişti. Bu gizli düşmanlar, bir müddet pusuda bekledi. Bu arada Terzi Mehmet, uzun zamandır biriken işlerinin başına döndü. Karakola Terzi Mehmet’le ilgili şikâyetler ve ihbarlar üst üste gelince bir ikindi üzeri iki polis Terzi Mehmet’e gidip: “Komiser sizi karakolda bekliyor.” dedi. Terzi Mehmet, polislerle birlikte karakola gitti. Komiserin odasına geçti: “Komiserim, beni çağırmışsınız!” dedi. Komiser: “O nurcu sen misin?” diye sordu. Terzi Mehmet daha evet demeden yüzüne şiddetli bir yumruk indi ve yere yuvarlandı. Ardından tekme ve yumruklarla kafasına, koluna, karnına vurdular. Bir müddet sonra vücudunda darbe almamış yeri kalmadı ve baygın bir halde nezarete atıldı. Terzi Mehmet, saatler sonra kendine geldi. Gözlerinden gözyaşı yerine kan akıyordu. Ertesi gün komiser Şükrü Gündoğmuş, nezarete geldi ve Terzi Mehmet’e adliyeden aldığı kitapları kendisine teslim etmesini söyledi. Terzi Mehmet: “Kitapları bana mahkeme kararıyla verdiler! Size teslim etmem!” dedi. Komiser, Terzi Mehmet’in o pervasız sözlerine karşı köpürdü ve “ben mahkeme falan tanımam” diyerek Terzi Mehmet’in üzerine yürüdü defalarca vurdu. Terzi Mehmet yere yığıldı. Uzun bir süre ayılmadığını gören polisler onu arabayla Nazilli Devlet Hastanesine götürdüler. Doktorlar yaptıkları muayene sonrası Terzi Mehmet’in (Oğuz) hastaneye gelmeden önce beyin kanamasından öldüğünü söylediler. Ölüm raporuna 07.01.1961 tarihi atıldı. Terzi Mehmet OĞUZ, vefat ettiğinde otuz iki yaşındaydı. Akraba ve dostları onu Nazilli Eğri boyun kabristanına defnetti. 

Kısa bir süre sonra Komiser Şükrü Gündoğmuş, terfi ederek baş komiser olarak başka bir yere atandı. Daha sonra Terzi Mehmet’in ölümüyle açılan dava ufak tefek cezalarla geçiştirildi. Diğer polisler de komiserliğe terfi ettirilerek ödüllendirildiler.

Kaynak: 

Ömer Özcan- ağabeyler anlatıyor-3

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar