Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Nasıl gazeteci istiyorsunuz?

Cevabı çok basit; her halükarda ve her koşulda, her hatanızda ve her doğrunuzda yanınızda duran, sizi kollayan, toz kondurmayan, bir koruma gibi etrafınızda dönen, gerekirse kafasını sizin için kurşuna uzatan…

Böyle bir gazeteci istediğinizden eminim; hanginiz mi, hepiniz; sağcısı solcusu, dincisi ateisti, iş insanı siyasetçisi, partisi örgütü, sendikası bürokrasisi, işçisi esnafı, kadını erkeği, hepiniz…

Şimdi bir tartışma var, “HDP’liler niçin televizyon programlarına çağrılmıyor, neden HDP, HDP’liler olmadan televizyonlarda tartışılıyor, eleştiriliyor” diye.

Cevabı yine basit; çünkü onlar ilk başta patronun, sonra hükümetin sonra da tüm bir toplumun nasıl bir gazeteci profilinden yana olduğunu biliyor, hani patron, hükümet bir yana biri çıkıp dile getirmese toplumun yapılan her programın doğru olduğuna inanacağını biliyorlar da ondan!

Hele hele herkesin kendine bir gazeteci grubu besleyip büyüttüğü günümüzde bunu çok normal ve doğal görüyorlar, çünkü onlar da taraftırlar ve çağırmamaları kadar doğal ne olabilir?

Zaten dikkat edin cevapları da hazır;

“Çıkarmak zorunda değiliz, bölücüdürler, PKK’yı terörist görmüyorlar”

Vs.. vs…

Şimdi tarafsız bir haberci kişinin kimi savunup savunmadığına bakar mı, bakmaz tabi, ama bu adamlar bunu yapıyorsa demek ki taraftırlar. 

Peki diğer tarafa bakalım, mesela şu anda televizyon programlarına davet edilmediklerinden yakınan HDP’yi, ya da diğer bazı partileri destekleyen basın kuruluşlarına bakalım!

Onlar ne durumda, tabi ki onlar da sadece destekçisi oldukları partiyi ve yakın çevresini haber diye düşünüyorlar ve sadece onları çağırıyorlar. O basın kuruluşları için de geri kalan herkes, her olay, her gelişme, her söz fazlalık ve gereksiz, yaklaşım bu, hiç gocunmayın!

Belki de doğal olan bu, bilmiyorum ama dünyada tarafsız bir basın kuruluşu olduğunu sanmıyorum, en tarafsızı bile mutlaka kenardan köşeden tarafını belli etmeye çalışır, ki günümüzde artık şahısların bile peşinde bir tane gazeteci gezdiğine göre, demek ki konu öyle etiklik metiklik sınırını çoktan aşmış, iş çıkar ilişkisine dönüşmüş, kim kimi kollarsa hesabı…

Ve hele hele devletin destekleriyle ayakta kalan basın kuruluşları için tarafsız kalmak ne kadar zor bir düşünün..!

Peki basındaki bu tarafgirlik konusu yeni mi oldu, hayır değil, çıkarların çakıştığı ve kesiştiği, çıkar çatışmalarının kızıştığı, basının insanlık tarihinde rol üstlenmeye başladığı günden bu yana basının aldığı pozisyon böyle olmuştur, mutlaka taraf olmuştur.

Mesela biri bir savaşa karşı çıkarken diğeri tartışmaya bile aralık bırakmadan o savaşı desteklemiştir. Ya da biri çıkarlar çakışmadan diğerinin barışına ışık tutmamıştır. 

Peki neyin peşindeyiz şimdi biz, biraz müsamaha, biraz müsaade, biraz insaf, biraz adalet mi, işte onu herkesin yapması lazım, sen eğer MHP’lisini, AKP’lisini, SP’lisini, diğerini programlarına çıkarır, fikrini sorarsan eminim onlar da HDP’lisini, ötekisini, berikini daha erken çıkarmak zorunda kalırlar.

Peki bu neden olmuyor, sen neden MHP’lisini, AKP’lisini, SP’lisini, onlar da HDP’lisini çıkaramıyorsunuz, çünkü konu öyle sandığımız gibi bir basın kuruluşunun yapısıyla, çalışanıyla, muhabiriyle, editörüyle ilgili bir konu değil, “basın ilke ve ahlakı” gibi süslü laflar hiç değil, her basın kuruluşunda yer alan muhabirin de diğer çalışanların da çok da güzel fikirleri, yaklaşımları, barışçıl yanları ve çok güzel bir ahlakı vardır, ama diyorum ya siyasetteki ve dolayısıyla toplumdaki çıkar çatışması tüm bu güzel insanları bir tarafa kanalize etmeye yetiyor.

Mesela ‘açılım sürecinde’ gördük, şimdi HDP’li davet etmeyen tüm televizyonlar o zaman Kürtçe şarkı çalıyordu, programlarına Kürt siyasetçi çıkarıyordu, Öcalan’ın mektupları okunuyordu, o zaman bu televizyonlar, gazeteler iyiydi de şimdi mi kötü oldular.

Ve o zaman da programlara çıkanların hiçbir tanesi PKK’ye ‘terör örgütü” demiyordu.

Şimdi gelelim siz haber okuyanlara, televizyon izleyenlere, radyo dinleyenlere, birinin işinize yaramadığını düşündüğünüz haberini, programını eleştirirken bir de ‘bizimdir’ dediğiniz hep hoşunuza giden haberler yayınlayan gazetelerin, televizyonların, radyoların nasıl taraf tuttuğuna, sadece size özel haberler verdiğine, programlar yaptığına şöyle empati kurarak bir analiz ediniz, bir insafa geliniz yahu, hadi herkes insafa gelmiyor ey okuyucu, ey dinleyici bi sen insafa gel Allah aşkına ya ne olacak?

Ben ne olacağını söyleyeyim, çünkü siz herkesten önce taraf durumuna gelmişsiniz, değişemezsiniz, zaten tarafı belirleyen sizsiniz, çatışmaya en büyük zemin hazırlayan sizin kendi tutumunuz, eminim tarafsız olabilirseniz, adaletli olabilirseniz haberci de haberini düzgün yapar, siyasetçi de sizi düzgün temsil eder, en azından ‘açılım sürecindeki’ gibi…

Yine başta dediğim gibi tarafgirlik ömrü billah bitmez ama en azından basın kuruluşları kavgaların, çatışmaların beslendikleri merkezler olmaktan çıkar.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar