Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Metin Uca ile iki anı

Metin Uca ile iki anı

Önce televizyon haberlerini sunarken tanıdım Metin Uca'yı. Kendine has bir haber sunumu ve yorumu vardı. İzlediğinizde konu büyük bir güler yüzle beyninize kazınırdı. Kötü haberi iyi eden bir doğası vardı Metin Uca'nın. Hakkarili olduğunu öğrenince daha bir sempatik geldi.

Aradan yıllar geçti, İstanbul-Hakkari Sanat Köprüsü adı altında Hakkari'de etkinlikler düzenlenecekti. Günler öncesinde konu basında işlendi, katılımcılar ve etkinlik detayları belli oldu. Gün geldi yazarlar, aydınlar, akademisyenler, sanatçılar Hakkari'ye akın etmeye başladılar. Aralarında Metin Uca da vardı. İlk yüzleşmemiz ve ilk sohbetimiz bu vesileyle oldu.

Gazeteci olduğumu söyleyince sevinmişti:

"Meslektaşız demek ki"

Hem meslektaş hem hemşeriydik, öyle olunca da sohbet daha bir koyulaştı. 

Önce Pirodan mahallesindeki akrabalarını ziyaret etmişti. Yer sofrasına oturmuş, kahvaltıda özlediği tandır ekmeğini ve otlu peynir yemişti.

"Hiç değişmemiş" dedi Hakkari için... Biraz da içini çekerek.

Yıllardır gelmemişti memleketine, çünkü 90'ların o adım başı yol aramalarına maruz kalmak istememiş. Sıkıntıyı anlatırken, "Sanki bir ülkeden başka bir ülkeye geçiyorsunuz, pasaport alasım geldi" dedi.

Fakat bu kez aramalara denk gelmemişti.

"Ama bu kez umutluyum barış konusunda" diye de ekledi. 

Biraz da habercilikten, medyanın olup bitenlerle ilgili tutumundan ve o zamana kadar çatışmalardan ötürü yaşanan tahribatlardan söz ettik. 

Ayrıldık sonra Hakkari'den.

Metin Uca ile ikinci hatıram da şöyledir; 'yarım hatıra' diyorum ben buna...

Kürtler Irak'ta federasyon elde edince Kerkük ve Musul da federasyona dahil olsun mu omasın mı diye epey bir tartışma yaşanmıştı. Kerkük'ün aslında Türkiye toprağı olduğunu savunan Türkiye'deki bir gazete de "Ker-Kürt" manşeti kullanmıştı. Yani "Eşek-Kürt".

Bu manşet çok tepki topladı o zaman. Ben de bir haber yaptım bu tepkilerle ilgili ve Metin Uca'dan da görüş almak istedim. Çünü haberi yapan Metin Uca'nın çalıştığı televizyon kanalına bağlı bir gazeteydi, burada adını bile anmak istemiyorum.

Metin Uca'ya "Kürt bir basın mensubu olarak kendi gazetende bu manşeti nasıl buldun?" diye soracaktım. Telefona başkası çıktı, ona aktardım, gülüp telefonu yüzüme kapattı. 

Tabi bu yarım kalan bir anı...

Metin Uca ile konu hakkında konuşamadım ama o manşete eyvallah etmeyeceğine de emindim. Yer sofrasında oturmasını beceremeyenlerin hakaretlerini sindirecek kadar duyarsız değildi çünkü... Hele kendisine tandır ekmeği ve otlu peynir sunan akrabalarına küfür edilmesine asla...

Son röportajında "Bu ülkede özgürlük yok" diyor Metin Uca. O, kendi çapında, herhangi bir siyasi görüşün arkasına geçmeden özgürlük ve barış arayan bir kalemdi.

Ve o kalem trafik kazasında kırıldı.  Sevenlerinin ve aradığı barışın başı sağ olsun. 

Yine son röportajında "Beni yakın", "tören istemiyorum", "anılmak istemiyorum" diyor ya, bu da özgürlüksüzlüğe ve kirlenmeye bir isyanıdır bana göre. "Küllerimi savurun mezarınızda bile kalmak istemiyorum" diyor sanki. 

Bu kadar kirlenme içinde özgürlüğü ve barışı aramak kolay mı?

Güle güle özgürlük ve barış tutkunu....

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar