Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Maraşlı Mustafa Ramazanoğlu ve Bediüzzaman

Maraşlı Mustafa Ramazanoğlu ve Bediüzzaman

Bediüzzaman, “Başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfrü mutlaka eğmem!” der. Mustafa Ramazanoğlu cesaret dolu yazıyı okuyunca Bediüzzaman’a karşı içinde tarif edilemez bir sevgi oluşur. Yaptığı araştırmalar sonunda Emirdağ’ında Mehmet Çalışkan aracılığı ile ona ulaşabileceğini öğrenir.

Emirdağ’a gider ve Mehmet Çalışkan’ı bulur. “Bediüzzaman’ı ziyarete geldim” der. Mehmet Çalışkan, Bediüzaman’a gidip durumu anlattı. Bediüzzaman, “Derhal getirin!” dedi. Böylece beraber Bediüzzaman’ın evine gittiler. Odaya girdiklerinde Bediüzzaman karyolasının üzerinde uzanmış durumdaydı. Hemen elini öptü, yere serilmiş minderin üstüne dizüstü oturdu. Bediüzzaman, “Seni talebe olarak kabul ettim.” dedi. Bu arada odanın bir köşesinde Ceylan Çalışkan, Bediüzzaman’ın çamaşırını yıkıyordu. Bediüzzaman, “Benim hizmetim herkese nasip olamaz, su dök de yıkasın!” deyince Mustafa çamaşırlara su döktü, Ceylan çamaşırı yıkadı. Mustafa, “Maraş’ın Müftüsü Hafız Ali Efendi’ye selamınızı söyleyeyim mi?” dedi. “Ben hocalara dargınım.” dedi. Mustafa, “Ama bizim Müftü Efendi sizin bildiğiniz hocalardan değil!” deyince Bediüzzaman tebessüm etti. “Madem hüsn-i zannınız var, selâm söyle!” dedi. Mustafa, Risale-i Nur kitaplarından istedi. Bediüzzaman, “Elazığ’da Hulusi, Islâhiye’de Zübeyir var, onlardan al!” dedi.

Mustafa Ramazanoğlu Emirdağ’ından, ayrılıp Maraş’a dönünce Risaleleri bulmak için Islâhiye PTT’sine telefon açtı. Telefondaki Zübeyir Gündüzalp’tı. Mustafa, “Ben Bediüzzaman’ı ziyaret ettim. Sana selamı var, kitaplarını senden almamı söyledi.” der. Bunun üzerine Zübeyir Gündüzalp, “Adresini söyle, geliyorum.” dedi risaleleri Maraş’a getirdi. Parasını vermek istedi, almadı.

Mustafa, Risale-i Nur kitaplarını aldıktan sonra, doğruca Müftü Hafız Ali Görgel Efendiye götürdü. O sohbetlerinde “Her kitap okunmaz, aklınız karışır, bize sormadan okumayın.” demişti. Mustafa kitapları alarak Müftü Hafız Ali’nin yanına geldi. “Kitaplara bakar mısın?” dedi. O da “Bırak da git!” dedi. İki ay sonra yanına gitti. “Nasıl buldun hocam?” dedi. “Müftü Hafız Ali, iki yüz senedir dünyaya böyle bir eser gelmemiştir” deyince Mustafa, “Hocam kitaplarımı ver, ben de okuyayım.” dedi. Müftü Hafız Ali, “Ben kitap vermem, git kendine başka al!” deyince kitaplar Müftü Efendide kaldı. Daha sonra Mustafa da başka kitaplar aldı. Müftü Efendi gözleri kör oluncaya kadar Risale-i Nur okudu. Doktor “Kör olursun, okuma artık” dediğinde bile okudu. Âmâ olunca Mustafa’ya “Sen her gün gel, bana bir saat Risale-i Nur oku!” dedi. Müftü Efendi Bediüzzaman’a hayran bir zattı. 

Bediüzzaman’ın İstanbul’da olduğu bir zaman Mustafa hemşerisi Doktor Nihat Ongun ile ziyaretine gitti. Bediüzzaman “Ben iki meslek erbabına çok kıymet veririm; biri doktorlar, diğeri de muallimler” dedi.

1952 yılında yapılan bir baskın sonunda Mustafa’nın evinde “Zühretü’n-Nur” kitabı bulununca tutuklandı ve Malatya Cezaevine gönderildi. 70 gün hücre hapsinde kaldı. Malatya Ağır Ceza Mahkemesi ilk celsede ona tahliye verdi ve ardından da beraat etti. Ayrıca “Hakikî Aleviler Müslümandır” ve “Zulme Karşı Direniş, Bir Devre Işık Tutan Hatıraların Belgeleri” adında iki kitabı bulunmaktadır. Mustafa Ramazanoğlu, 23 Haziran 2017’da doksan beş yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu ve Maraş’ta defnedildi.

Kaynak: Ömer ÖZCAN, Ağabeyler Anlatıyor-7

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar