Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

İyi yönetilmediğinde hiçbir sistem iyi değil

Türkiye 2023 seçimlerine adım adım yaklaşırken ‘sistem’ tartışmaları da sürüyor.

Bir süredir uygulanagelen partili cumhurbaşkanlığı sisteminin her bir olumsuzluğun nedeni olduğunu ileri süren muhalefet partileri “güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye bir tez üzerinde yoğunlaşmış bulunuyor.

Bu sistemin Türkiye’nin geldiği kötü noktadan daha iyi bir noktaya çekeceği varsayılıyor.

Öte yandan MHP ve AK Parti ısrarla partili cumhurbaşkanlığını gündemde tutuyor, bu sistemin vazgeçilmez ve hayati olduğunu savunuyor. Tabi bu yetmiyor bir dönemin başbakanı Tansu Çiller sahneye çıkıyor, ‘parlamenter sistem ihanettir’ etiketiyle iktidara destek veriyor. Dersiniz ki yıllarca kendisi parlamenter sistemde ülkeyi berbat etmedi! Bile bile mi ihanet etti ülkeye acaba, şimdi sormak gerekiyor kendisine.

Peki, hangisi daha iyi sistem Türkiye için, ona bir bakalım isterseniz;

Şu ‘güçlendirilmiş’ lafını bir tarafa bırakırsak -ki bu tamamen reklam kokan bir laftır, depreme uğrayan bir binayı güçlendirirsiniz, parlamenter sistem parlamenter sitemdir, güçlendirilmişi falan tamamen dikkat çekme amaçlıdır, kamuoyunu yanıltma çabasıdır- yıllarca gördük ki parlamenter sistemle ülke iyi yönetilemedi, sorunlar birikti, sıkı sık darbeler oldu, ekonomik kriz durumları ortaya çıktı, siyaset tıkandı sürekli, toplumsal uzlaşı sağlanamadı.

Partili cumhurbaşkanlığı sistemi de ha keza; ülkenin bu sistemle kısa süre içinde ne hale geldiğini gördük, tek kişinin verdiği tartışmalı kararlar, cumhurbaşkanının taraf olması durumu, iç ve dış politikada parlamenter sistemin de gerisine düşülmesi, bu uygulama biçiminin de geçersizliğini ortaya koydu.

Tabi bir de buna ‘Türk tipi’ diye bir yakıştırma da yapıldı başlarda, sonra çok dile getirilmedi ama…

Öyle anlaşılıyor ki siz değil Türk tipi, ABD tipi, Avrupa ya da Afrika tipi başkanlık sistemi de uygulasanız, uzaydan daha bir özelini bulup getirseniz; bırakın güçlendirilmişini, parlamenter sistemin altın suyundan yıkanmışını da uygulasanız ülkeyi doğru yönetmediğinizde bulduğunuz sıfatlar işe yaramayacaktır.

Tabi Türkiye’nin önündeki sorunlar bellidir, içte ve dışta yapılacaklar, yapılmaması gerekenler bellidir.

Şimdiye kadar yapılan bazı hataların neler olduğu, ülkeyi ne hale getirdiği biliniyor, aslında ne yapıldığında sorunun üstesinden gelinebildiği de test edilmiş durumda, ne yapıldığında altında kalındığı da, bu ülke öyle bir pratikten geçip bu günlere gelmiş çünkü.

Bundan sonra yapılması gereken tek şey hatayı tekrar etmemek; bunu parlamenter sistemde de yaparsınız, başkanlık sisteminde de yaparsınız yeter ki iyi niyet taşıyın, yeter ki sorunu sindirin ve çözümü ertelemeyin. Yeter ki sorunu yaşayanlara kulak verin, yani halka rağmen başı buyruk yönetmeyin.

Varsa bir sorun ülkenizde ‘yoktur’ dediğinizde, sadece kendinizi kandırmazsınız milyonlarca insanın doğrusuyla da oynamış olursunuz.

Mesela ‘Kürt’ diye bir halk var ise birlikte yaşadığınız, ‘yok’ dediğinizde ‘onlar da Türk’ dediğinizde yok olurlar mı, Türk olurlar mı, bugüne dek olmadığını gördük!

O zaman bu hatayı tekrar etmek yerine sorunu çözme noktasında bir ilerleme şansınız var ise bunu parlamenter sistemde de yaparsınız, başkanlık sisteminde de şeriat sisteminde ya da sosyalist sistemde de… Ama çözme niyetiniz yoksa sorunu sistemlerle oynamanın hiçbir anlamı yok.

CHP, İyi Parti ve 4 parti daha bir araya gelip sözüm ona parlamenter sistemi geri getirecekler, sebebi de güya ülke daha iyi yönetilecek; ama bu aynı 6 parti, başkanlık sistemini yürüten MHP ve AK Parti gibi HDP’ye mesafeli duruyor. Velev ki HDP hatalı, bu 6 parti aslında Kürt halkına mesafeli duruyor, çünkü ‘Kürt sorunu’ adını verdikleri sorun konusunda en ufak bir çabaları yok, Kürt halkını muhatap aldıklarına dair bir emare bir çalışma yok!

Ha şimdi diyeceksiniz ki ben böyle bir irade bekliyor muyum bu 6 partiden, hayır, ama şuna dikkat çekmeye çalışıyorum, eğer bunlar en t6emel sorun olan Kürt sorununa böyle Fransız kalmaya devam edeceklerse parlamenter sistem için bu kadar zahmet çekmelerine gerek yok. Halkı da oyalamalarına hiç gerek yok, çünkü var olan sorunlar aynen devam edecek, yine çatışma hali, yine iflaslar, yine işsizlik, yine hapishaneler konuşulacak!

Bu anlattıklarımın bir siyasi karşılığı da şudur; eğer muhalefet iktidara geldiğinde beğenmediklerini düzeltmek istiyorsa hali hazırdaki yönetim gibi davranmaması lazım, eğer şimdiki yönetim gibi davranırsa hiç iktidara gelmesin daha iyi.

Mesela bu 6 parti iktidara geldiğine hadi HDP’yi geçtik, Kürt sorunu konusunda ne yapacak? Var mı herkesi tatmin eden bir alternatif çözümleri?

Ülkenin aslında ekonomik krize girmesinin, döviz karşısında boynu bükük kalmasının en büyük nedeni olan dış operasyonlara yapılan devasa yatırım onlar iktidara geldiğinde son bulacak mı,  Suriye’de, Libya ve diğer ülkelerde konuşlanan askerler, silahlar geri çekilecek mi?

Şimdi memlekette tarım ve hayvancılık hak getire, ‘vatan-millet-sakarya’ deyip, ‘tek vatan-tek millet- tek dil-tek bayrak’ deyip boş bırakılan bu devasa araziler, bu devasa coğrafya ekilecek mi, hayvan beslenecek mi, dışa et buğday bilmem ne bağımlılığı son bulacak mı bu 6 partinin parlamenter sisteminde?

Hapishaneler boşalacak mı, fikir özgürlüğü gerçek anlamda sağlanacak mı?

Bırakın bilme kaç bin odalı Saray’ın elektrik giderlerini hesaplamayı bu 6 partinin yönetiminde bürokrasinin lüks yaşamına son verilecek mi, başka ülkelerde başbakan bisikletle işe giderken başbakanları biraz daha halka yakın, hakka yakın duracak mı?

Daha sıralanacak çok şey var, siz aklınıza geleni ekleyebilirsiniz, ama eğer sadece bu yazdıklarım da olmayacaksa bu 6 partinin yönetimi sırasında, kusura bakmasınlar şu aralar mutabakat metinleriyle değiştirmeye çalıştıkları sistemi değil, ama beyinlerini değiştirmeye çaba göstermeleri çok daha isabetli olacak!

Çünkü şimdiye kadarki söylem ve pratikleriyle ben şahsen bunlarla ezberleri bozacak cesur bir beynin ortaya çıkacağını düşünmüyorum.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar