Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

İnsanın insanla savaşı neden bitmiyor?

Silah şirketleri depolarda biriken silahları satabilmek için sadece reklam parası ödemezler, bir de silaha daha fazla ihtiyaç hasıl olsun diye savaş çıkarırlar.

Zaten savaş, silah tüccarlarının yegâne servet kaynağıdır.

Uyuşturucu tüccarlığı da öyle, onlar daha kanlı canlı bir reklama yönelirler, daha fazla uyuşturucu satabilmek için her köşe başına bir tane muhtaç insan yerleştirirler, gençlere uyuşturucu sattırıp bir müptela ordusu yaratırlar, sonra da tonlarca uyuşturucuyu o ülke senin bu ülke benim havadan, karadan, denizden aktarırlar.

Sarhoşlar, keşler ve lümpenler ordusu, uyuşturucu dünyasının temel dayanaklarıdır, onlar olmasa bir gram uyuşturucu satılamaz.

İktidarlar, başları sıkıştığında, zor duruma düştüklerinde kendilerini eleştiren rakiplerini yasaların yasakladığı, toplumun benimsemediği suçlarla itham ederler; “şaki”, “haydut”, “terörist”, “vatan haini”, “din düşmanı”, “ahlak yoksunu” gibi.

İktidarların en fazla ihtiyaç duydukları bu itham şekilleri insanların kafasına kazınması için her türlü gayret gösterilir ve bu sözleri duyan bir daha arkasına bakamaz ‘neme lazım’ der oradan uzaklaşır, böylece sadece rakipler değil toplum da iktidara karşı eli kolu bağlı hale getirilir.

Bu itham şekilleri zamanla iktidarlar için en büyük araçlar haline gelir, ihtiyaç duyulduğunda kesenin ağzı açılır, bir iktidar gider diğeri gelir ama yine aynı ithamlar kopya edilip, gelen rakibe karşı kullanılır.

Biz bu gezegende işler ne zaman hal yoluna koyulur ne zaman hak, hukuk, adalet, barış olur diye sorup duruyoruz ya, işte ne zaman ki insanlar iktidarları dinlemeyip bir hiç uğruna kendi arasında savaşmazsa, uyuşturucu almayıp bayılmak yerine ayakta ayık kalmayı becerirse ve sandık başına giderken politikacının söylediklerine değil evine, üstüne başına, cebine, çevresine bakıp vicdanının sesine kulak verirse o zaman bunların hepsi olur.

Peki, bu mümkün mü, işte temel soru bu; maalesef mümkün değil, denemeye bile gerek yok, çünkü savaşanlar, sarhoşlar ve müritler olmasa bu çark bir saat bile zor döner.

Bu çarkın işleyiş şekli böyle.

Savaşanlar, sarhoşlar ve müritler hep vardı hep var olacak.

Neden mi?

Çünkü alternatifler başarısız oldu, kapitalizmi ‘sömürü düzeni’ olarak ilan edip sosyalizm inşasına başvuranlar ekonomide tahmin edildiği gibi bir dikiş tutturamadı, sosyal alanda bir köleleşme durumu ortaya çıktı, yine bir yönetici sınıf, bir bürokrat tabaka oluştu, içe kapanma dışa olan merakı daha da artırdı, bu çelişkiler insanları yeniden kapitalizmin kucağına itti.

Diğer yandan sosyalizm yanlısı sosyologların iddia ettiği gibi bireysel ihtiyaçlar hiçbir zaman bitmedi bitmeyecek de robotların bile ihtiyaçlarına göre davrandığını varsaydığımızda bu gezegende kapitalizme ya da günlük sömürü yaşamına alternatif sistem kurgulamaların ne kadar içi boş ve gereksiz olduğu her geçen gün daha da su yüzüne çıkıyor.

İnsanlar çoğalacaksa evlilik yapmak zorunda, yaşamını sürdürecekse yemek içmek ve giyinmek zorunda, elindeki varlığı korumak için de güçlü olmak zorunda; yani insan taştan bir üretim değilse, duyu organları hareket halinde ise aşık da olur, acıkır da üşür de bir de bu saydığım ihtiyaçları nedeniyle yeri geldiğinde canavara dönen türüne karşı korunmak amacıyla silaha da ihtiyaç duyar.

Ve devamında savaş da olur, çevreye zarar da kadına-çocuğa şiddet de ihanet de her şey de olur. Ucu açık bir yaşam, kim nasıl bir vicdana nasıl bir inanca eriştiyse olayların seyri öyle gelişir. 

Güçlü olan hep üstün olur ve kolay kazanır, diğer yandan zayıf güçlüye hep bağımlı bir yaşam sürdürür, çok zor kazanır, kazanmak için güçlü gibi davranır, bu sırada da çelişkiler, çatışmalar, kavgalar ve kaoslar oluşur.

Yani anlayacağınız evet eğitim de şiir de edebiyat da iyi güzel, ama bunlar insanı ıslah eden değil sadece oyalayan bir etki yaratır.

Ve canavara dönüşen insanın bunlarla ne kadar oyalanabileceğini bir düşünün, çıkar çatışmaları bir dakika bile oyalanmayı kaldırır mı, kaldırmaz, çıkarın tehlikeye girmesi fikri anında harekete geçirir beyni ve olanlar olur.  

Günümüzde internet sayesinde bilgiye ulaşmak ne kadar da kolay değil mi, ama gelin görün ki neredeyse herkesin ulaşmaya çalıştığı bilgi karşısındakini nasıl alt edeceği bilgisi oluyor. Hak, adalet, eşitlik, çatışmasızlık, kavgasızlık, kardeşlik, barış, paylaşım, empati bilgisine pek kimse tevessül etmiyor, eden olursa da samanlıkta kaybolan iğne gibi bir şey.

Hani eğitim çareydi, hani iletişim imkanlarının artması buzları eritecekti, hani milyonlarca insanın öldüğü savaşlardan dersler çıkarılacaktı?

Eğer bunlar bugün olmuyorsa yarın da olmayacaktır. Olması için insanı kuşatan çıkar ağının yok olması lazım, yani yeme içme, giyinme, mal edinme, aile kurma, savunma araçları edinme mecburiyetinin tamamen ortadan kalkması lazım.

Peki bunları ortadan kaldırdığınızda geriye ne kalıyor, hiçbir şey, bunları ortadan kaldırdığınızda kötü şeyleri değil, direkmen insanı ortadan kaldırıyorsunuz.

Yani anlayacağınız insanlar arasındaki bu kavga sürecek, kimi yerde az kimi yerde çok, ama mutlaka sürecek, bu durumda çözüme dair söylenecek bir şey var, insan ihtiyaçları ne kadar çok karşılanırsa kavgalar da o oranda azalır, didişmeler o oranda azalır, en azından hızı kesilir, doğanın insana sağladığı yaşam böyle bir yaşam, ötesi için kurulan hayaller ise tamamen boş ve gereksiz.

Elbette ki kavgayı, çatışmayı, eşitsizliği gidermek, adaleti sağlamak için telkin edici hareketler önemli, ama bunun her şeyin çözümü olduğunu, geleceği de garanti altına alınacağını sanmak çok yanlış, o sadece geçici bir önlem olur.

Doğanın doğayla insanın insanla ve her ikisinin birbiriyle kavgalı olduğu bu gezegende geleceği garanti altına almak mümkün değil.

İnsanın insanla savaşı kesintisiz sürecek!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar