Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

‘İnsan neden değişmez?’

Bu koronavirüs salgını nedeniyle yeniden eski tekrarlara yöneldik; yok ‘milat olacak’, yok ‘artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ söylemleri yeniden yazılıp çizilmeye başlandı. Ki âdettendir, her felaketi kendimize başlangıç sayarız ama felaketten hemen sonra eskisine kaldığımız yerden de devam ederiz; mesela Birinci dünya savaşında öyle yapmışız, milyonlar ölünce artık savaşmayacağız demişiz, İkini dünya savaşında daha çok öldürmüşüz birbirimizi… Her gelen salgın hastalığı milat saymışız ama salgınlar bitikten üç gün sonra unutmuşuz dediğimizi, yeniden çevreyi salgınlara kendi elimizle hazır hale getirmeye çalışmışız. Peki neden değişmiyoruz, iyi güzel de eskisi geride kaldı, hadi şu koronadan sonra değişelim bari hep beraber? Olmaz, değişemeyiz… Neden peki...? Doğanın belli bir yasası ve o yasası takip eden belli bir döngüsü var da ondan. Ne demek bu? Şöyle izah edeyim, çok basit cümlelerle: Doğanın yasası; doğma, büyüme ve yok olma üzerinedir. Bir canlı doğar, büyür ve de eninde sonunda ölür. Ancak bu üç özelliğin kapsadığı çok daha önemli bir özellik var ki o da, ‘ayakta kalma’ mücadelesidir. Her canlı ayakta kalma içgüdüsüyle yaşar, ama elleri ve dolayısıyla dili sayesinde konuşabilen, üretebilen, toplumsallaşabilen, ayakta kalma konusunda çok daha bilgi sahibi olan insan, ‘ayakta kalma’ mücadelesinde çok daha acımasız, tavizsiz ve adaletsizdir. İşte, insan bu özelliğinden dolayı değişmez; korkar belki, çekinir, yılar ama iyiye, yeniye, daha makule, daha mantıklısına doğru asla yönelmez, ‘ayakta kalmak’ için ne mubah ise onu yapar. Bu cümleyi kurup konudan uzaklaşmak istemezdim, ama yeridir diye düşünüyorum; yukarıda anlattıklarımdan ötürüdür ki birey için ideolojinin ‘ayakta kalmanın’ önüne geçebileceğini ısrarlara söyleyenlere ve bazı durumları ‘devrim’ diye niteleyenlere asla inanmıyorum. İnsanın en büyük devrimi, karnını doyurduğu andır, öyle ya da böyle, ister güzellikle, ister kötülükle... Zaten doğanın bu ‘ayakta kalma mücadelesi’ yasasını en güzel tarif eden de toplumun en doğal kesimidir, yani işsizi, aşsızı, maddi olanaklar açısından zorda olanı, yani alt tabaka; ne derler? “Ekmek kavgası” Evet, insanın son aşamada en doğru ve en yerinde devrimi, yaşamını sürdürebileceği imkanlara kavuşma çabasıdır. Su, ekmek, giyecek, bir çatı ve eğer mümkünse ayaklarını yerden kesecek bir araç, at da olur bisiklet de, hatta mümkünse daha lüksü de… İşte tam da bu işleyiş sırasında, yani ‘ayakta kalma mücadelesi’ sırasında, ister insan ister diğer canlılar, ihtiyaçlar konusunda birbirlerine taviz vermezler; insanlar ihtiyaçları için birbirleriyle sürekli bir çatışma halinde olurlar, doğaya yayılan diğer canlılar da benzer bir kavganın içinde olurlar. Bu anlattığım doğanın yasası, peki döngü nasıl gerçekleşiyor? Şöyle izah edeyim; insan elleri sayesinde gelişen beyni, gelişen beyni sayesinde de mantığını kullanarak birbirine üstün gelmeye çalışırken, doğada da güçlü her zaman zayıfın, ya da daha doğru bir tanımla uygun avın peşine düşüyor. Tabi burada ayakta kalmak için insan sadece insanla çatışmıyor aynı zamanda diğer canlıları ve bir bütün doğayı egemenliğine almak için girmediği macera, yapmadığı hata kalmıyor. Fazla da uzatmak istemiyorum, ama çok yıkıcı dünya savaşlarından sonra, yine büyük tahribatlara yol açan, tıpkı bugünlerdeki gibi herkesin siniverdiği, teslim olduğu onlarca salgından sonra ve hatta son verdiğim örnekle onlarca ülkedeki sonradan vazgeçilen ideolojik, sözüm ona sosyal ve ekonomik ‘devrim’den sonra değişmeyen, hatta daha da zararlı hale gelen insanı korona mı değiştirecek? 'Eğitim değiştirir' diyoruz, bunca zamandır eğitimle değişmeyen, tam tersine eğitimi ötekini ve doğayı yok etme üzerine kurgulayan insan, yeni tip korona gibi bundan sonra yeni tip bir eğitimle mi değişecek? Ve şöyle mi değişecek koronadan sonra insan, insanlık veya; artık silah yerine sağlık malzemesi üretilecek, açlık ve işsizlik için çözüme yönelinecek, herkes zengin olmak peşinde koşmak yerine adaletli bir dağılımın olması için çaba gösterecek, savaş hiçbir zaman seçeneklerden biri olmayacak, uzlaşı temel kural olacak, hele tüm canlıların yuvası olan doğaya asla ve hiçbir biçimde zarar verilmeyecek. Ve toprak... tel örgülerle sınır çekmek, bayrak dikmek için değil işlemek için olacak! Öyle mi? Amiyane tabirle, bir kalem geçiniz!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar