Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

İbrahim Ensari’nin akıl ve kalp sancısı

İbrahim Ensari’nin anne babası çok küçük yaşlarda ona namaz kılmayı ve Kur’an okumayı öğretmişlerdi.

İbrahim büyüdükçe dinine bağlı bir çocuk olarak yetişti. Ne zaman ki Muradiye Alpaslan Köy Enstitüsüne öğrenci olarak kaydını yaptırdı, işte o günden sonra aklı ve kalbi sorularla yaralandı ve hayat ona zehir olmaya başladı. O zaman ülke genelindeki okullarda öğrenciler fabrika imalatı gibi tek tip olarak yetiştiriliyordu. Abdestli namazlı okula gelen yeni öğrenciler üzerinde yoğun bir baskı oluşturuluyor ve taze beyinlerine şüphe tohumları ekiliyordu. İbrahim’in ailesinin ona öğrettiği dini bilgiler taklitten ibaretti. İbrahim okula geldikten birkaç ay sonra bildikleriyle ve duydukları arasında çelişkiye düştü. Artık kıldığı namazdan ve tuttuğu oruçtan tat almamaya başladı. Allah, peygamber ve ahiretle ilgili şüpheleri arttı ve hayatı alt üst oldu. Okullar tatil olunca eve döndüğünde namaz ve oruçtan uzak olması ailesiyle arasını açtı. Bu yüzden İbrahim’in ne okulda ne evde huzuru kalmıştı.

Okul hayatı kalbi ve aklı yaralı bir şekilde bitti. Sonra öğretmen olarak ataması oldu. Öğretmenliğinin ilk üç yılında durumu eskisi gibi devam etti. Her geçen gün İbrahim ile ailesinin arası daha da açıldı ve birbirlerini incitmeye başladılar. İbrahim bir gün kendi kendine bu böyle olmaz diyerek dini dergi ve kitaplar okumaya başladı ama içindeki fırtına yine dinmedi. İbrahim’in sıkıntısı devam ederken aynı şüpheleri taşıyan yakın bir arkadaşıyla çözüm yolları aramaya başladılar. Bir gün arkadaşı ona “Risale-i Nur okursan imanını kurtarır, tereddütlerden kurtulursun!” deyince İbrahim oralı bile olmadı. İbrahim Van’da, arkadaşı ise Gürpınar’da ikamet ediyordu. Hafta sonları bir araya gelip dertleşebiliyorlardı. Bir hafta sonu iki arkadaşın yolu Bediüzzaman’ın talebesi Molla Hamit’in dükkânına düştü. Kısa bir sohbet sonrası Molla Hamit, İbrahim’e “Hutbe-i Şamiye” ile “Gençlik Rehberi” kitaplarını verdi. İbrahim kitabı aldı ve kısa sürede okudu. O günden sonra okuduğu her bir sayfa risale hayatını adeta kıştan yaza çeviriyordu. Yeniden kendine geldi ve şüphe ve tereddütleri kısa sürede uçup gitti. Artık kıldığı namazdan, tuttuğu oruçtan ve yaptığı ibadetlerden tat almaya başlamıştı.

İbrahim 1959 yılında yedek subay askerlik için Ankara’ya gitti. Kayıt işlemlerini yaptıktan sonra Balıkesir’de görev yapacaktı. Yol izni süresi içerisinde Emirdağ’a Bediüzzaman’ı ziyarete gitmeye karar verdi. Emirdağ’da Çalışkanların dükkânına gelip durumunu anlattığında heyecandan titremesi devam ediyordu. Dükkânda oturan biri “Kardeşi biraz gezdirin, abdest aldırın, belki sakinleşir!” dediler ama bir türlü titremesi geçmedi.

Kısa bir süre sonra Bediüzzaman’ın talebesi Ceylan Çalışkan geldi ve Bediüzzaman’ı ziyaretine gitmek için yola çıktılar. Evden içeri girdiler ve merdivenlerden yukarı çıktılar.

İbrahim selamı verince onda ne heyecan ve ne de titreme kalmıştı. İbrahim derin bir hasretle Bediüzzaman’ın elini öptü. İşaret edilen yere çömelerek oturdu. Bediüzzaman karyoladaydı. Ceylan Çalışkan konuşmalarını aktarıyordu. Birden Bediüzzaman, kendisi konuşmaya başladı. Risalelerden, Rusya esaretinden, bahsetti. Öğretmenleri çok sevdiğini söyledi. Sonra ona elli kuruş yol harçlığı verdi. Bediüzzanan, “Zübeyir, tatlın var mı?” diye seslendi. Zübeyir Gündüzalp, “Hayır, Üstadım, kalmamış!” deyince kese kâğıdından bisküvi çıkarıp ona verdi.

İbrahim Ensar, Van’da uzun yıllar öğretmenlik ve idarecilik yaptı. 1928 yılında Ahlat’ta doğan İbrahim Ensari, 28 Eylül 2003 tarihinde Van’da vefat etti.

Kaynak: 

Necmeddin ŞAHİNER, Son Şahitler-3

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar