Zekeriya Ekinci

Zekeriya Ekinci

Mail: zekeriyaekinci@gmail.com

FARKINDALIK VE MATERYALİZM

Farkındalık materyalizmin doğumunu sağlayan bir olgudur. Farkındalık materyalizmle iç içedir ve bu iç içe oluşum ayrıştırılma eylemine tabiî tutulmamalıdır. Farkındalık materyalizmin yaratımı, materyalizm farkındalığın yaşamsallığıdır da denebilir. Bu nedenle anamalcı sistemler dinsel inançlarla farkındalık olgusunu engelleyerek materyalizmin gecikmesini sağlamaya çalışırlar.

Tüm tanrısal inançların kendi döneminin uyanıkları tarafından ortaya çıkarıldığının söylemi yeterli gelmeyebilir farkındalığı yaratmak adına. Hatta ağır da gelebilir. Toplumun çoğunluğunu temsil eden bireyleri, tanrısal inançların insanın bozuk bilinçlerinin bir ifadesi olduğuna ikna etmek haylice zordur çünkü. Oysa ki bireyin var olduğunun çarpıtılmasıdır her manevi inanç. Marks’ın deyimiyle dinî inanç, kalpsiz bir dünyanın kalbidir.

Manevi inançlar zor kullanılarak ortadan kaldırılamaz. Karalanmamalı, onlarla bildik anlamda savaşıma girilmemelidir. Bilimin insan bilincine indirgenmesi ya da insan üzerinde hâkimiyetinin sağlanması, manevi inancın bitimi olacaktır zaten. Bilimde ilerleyebilmek için de materyalist öğreti kaçınılmazdır. O halde bilimle yaşamayı ve yaşatmayı öğrenmek gerek.

Yoksulluk ve acı içinde yaşayan insanın düşünme mekanizmasını durdurup uyutan bu kavram karmaşasından kendini yetersiz ve alçaltıcı kılan her şeyi ortadan silerek kurtuluş yoluna ilk adım atılabilir.

Bunun için de dinî inancın kökenlerinden sökülüp açılmasının ancak toplumun yeniden örgütlenmesiyle mümkün olabilecektir.

Söylediğim dinin yeniden inşası olarak görülmemeli, materyalist bilincin aktarımı olarak değerlendirilmelidir.

Aksi taktirde farkındalık hayalden öteye geçemez.

Soyut inançlı idealist felsefenin aksine materyalist felsefe var olmanın özünde madde olduğu ya da en azından madde olana bağlı bulunduğunu ileri sürer.

Varlık bilimsel olarak toplumsal olanın biyolojik olana tek yönlü bağımlılığını ve birincinin ikinciden doğduğunu vurgularken insanın evrimleşen sürecini irdeler felsefî materyalizm.

O halde duygusal pratiği etkinlik olarak kabul etmeden tek tek bireylerin ve sivil toplumun üzerine materyalizmi derin bir düşünce olarak indirgemek gerek.

İdealizmin sezgiye dayalı inancının tersine olarak materyalizmin bakış açısı, insan toplumu ya da toplumsal insanlıktır. Unutulmamalıdır ki ekolojik yaşamda insan ve doğanın birlikteliği şartı yatar. Doğa insan olmadan yaşar ama insan doğa olmadan yaşayamaz. Sonsuzdan gelen ve sonlu olduğu düşünülen dünyanın her tür akıldan bağımsız olarak önceden var olduğu yadsınamaz. Varlığı milyarlarca yıl dayanan dünya “ol!” denince olmadı. “Yok ol!” denince de yok olmayacak. Yok oluşu kıyamete bağlamak yerine, var olmayı bilimin ışığında yaşama bağlamalı insan.

Bütün insanlık tarihinin ilk koşulu yaşayan insanın varlığıdır. O halde ilk olgu insanın fiziksel örgütlenmesi ve doğanın geri kalanıyla ilişkisidir. Zaten fiziksel örgütlenme sonrası var olma araçlarını üretmeye başlamasıyla insanın hayvandan ayırdına varılmadı mı?

İnsan hayvanî varlığından çifte bir özgürlükle ayrıldı: güdüye dayalı olmayan bağımsızlığı ve üretimde bulunma özgürlüğü. İnsanın insan üzerinde sömürüsü başlayınca bu yaradılış ilkesinin kaldırılması gerekliydi. Bir tanrıya ihtiyaç duyuldu. Ardından yaratılan tanrı adına kula kulluk ettirecek bir kitap ve elçiye.

Bundan kolay ne vardı ki?!...

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar