Zekeriya Ekinci

Zekeriya Ekinci

Mail: zekeriyaekinci@gmail.com

EDEBİYAT-SANAT-ŞİİR ÜÇLEMİNDE TINI

Edebiyat, yaşamın içindeki “evet”i “hayır”a dönüştürmedir.

Aynı tanımlama sanat için de yapılabilir. Hatta yapanlar da var. Gel gelelim işin içine sözün söylem ve yazımı girince, edebiyat, bu tanımı dört elle tutuverir.

Tekrar başa dönelim.

Yaşamın resmi arkasında bir boşluk vardır. Asıl olan bu boşluğu çöle çevirebilme ve bu çölün üstünde yürümeyi sağlayabilmedir. Çölde yürüme, üzüncü yaşamla orantılı kılmadır. Üzünç; yeniden var olmaya geçiş yapma, içindekini dışa vurma, yeniden şekillenme, yeniden doğuma uğrama sürecidir.

Üzünç; görünenin içinde yok olmaya yönelmedir, için içini görüntülü bir soyuta taşımadır.

Yazım ve söylemde soyutlama, sanatı giydirmedir; sanata yeni bir biçim, yeni bir renk, yeni bir dil kazandırmadır.

Sanat yaradılışın evrimidir, bir bakıma yok görüneni görünmeyenle var etmedir, var olana yeniden dirim sağlamadır.

Sanatçı, bilinmeyenden gelen iletişimin elçisi, görünmeyenin yaratıcısıdır.

Ötelerden gelen kıvılcımı yeniden yaratan, yeniden biçim verendir sanatçı.

Yaratma görünene soyutluk kazandırmadır. Soyutlama özgürleştirmedir; ufku genişletme, yaşamayı özgürce diriltmedir. Sanat erbabı soyutlamayla başkalaştırır. Başkalaşım yeniden yaratımdır.

Sanatta şair ve şiirin yeri, ilktedir.

Öteden gelen bir tınıyı dillendirir şair. O tını bir şiirdir. Şair, şiirin elçisidir.

Hangi elçi şair değildir, hangi kutsal kitap sesiyle şiir değildir ki zaten!

Düşlemin en büyük şairleri inanç elçileridir.

Ve onlar birer din yarattılar ve dizeyi oluşturan sözcüğe ruh akıttılar!...

Şair önceden vardır, kendiyle karşılaşır ve kendini öteden gelen şiirin tınısıyla yeniden kendi yapar.

O, özgürlüğün bireysel öznesidir.

O, kendi diliyle kendini yeniden yaratandır.

O, olan dışı bir varlıktır. Onda üst olmanın ayrıcalığı vardır. Alt görünümlü üst olan şair, önce kendiyle sonra da var olanla hesaplaşır. Dıştan içe sızar. Onun içi, var olanın aksine, farklı bir iç barındırır içinde. Başkasında olmayan bu iç olguya ulaşma düşüyle tüketir kalemini

O; kendini bulan, özünü elde eden, iç musikiyi gönüle aktaran, nabzı notalara döküp besteleyendir.

Şair toplumun kalbi olduğuna göre, şiir de uyumlu sesiyle kitlesel yankı uyandırdığına göre, sosyal yaşamın en önemli sanat dalı şiir olsa gerektir.

Toplumsal duyarlığın şairlerin şiiriyle hassasiyet kazanması bundandır.

Toplum şairini görmeli, şairin şiirini yaşamalı, şairin ve şiirinin yok olmasıyla kendinin de yok olabileceği gerçeğini görmelidir artık.

Şair geçmiş zamanı şimdiki zamana uyarlarken, gelecek zaman adına, evrensel platforma iz düşürür şiirin tınısıyla.

Tını, sesin renk uyumu; şiir, sözcükle resmi buğulamadır.

Denebilir ki her insanda düşünce ya da zekâ kapasitesi sınırlıdır. Şairde, zekâ kapasitesi sınırın hayli ötesinde bulunur. Soyutlayabilme, zekâ sınırını aşmadır. Şairi diğerinden ayıran da şiirde duyumsattığı bu zekâ ötesi soyut sözcüklü tınıdır.

Zaten şiirde esas olan, soyut renkli tınıya tutkuyla bağlanmak değil midir?

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar