Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Dumanın rengi

Süleyman, birçok şehirde fabrikaları olan bir iş insanıdır. Süleyman, ekibini yanına alarak fabrikalarının durumunu yakında görmek için bir teftişe çıkar.

Teftişin son durağına geldiğinde en büyük fabrikasında bir süre kalmayı düşünür. Fabrikayı denetlerken sorumlu âmir Burhan Usta’nın odasında oturduğunu ve açık pencereden dışarıyı seyretmekten başka hiçbir iş yapmadığını görür. Fabrikada her şey düzgün gitmektedir ama Burhan Usta’nın davranışı birden moralini bozar. Süleyman o gün geç saatlere kadar Burhan’ın yaptığı işi izler. Süleyman, Burhan’ın saatlerce yerinden kalkmadığını görünce kırık bir sandalye kadar fabrikaya faydası olmadığı kanaatine varır ve hemen işine son verir. Kısa sürede iyi eğitimli, tecrübeli bir usta bularak fabrikanın başına getirir. Yeni sorumlu âmir ilk günden itibaren bir dakika dahi odasında oturmadan fabrikayı ve işçileri sürekli denetler.

Bir hafta sonra gelen raporda üretimin düştüğünü görür. Yeni usta durumun kötü olduğunu görünce gecesini gündüzüne katar çabalar ama bir türlü üretimin düşmesine engel olamaz. Üretimin düşmesinin ardından arızalar da ortaya çıkmaya başlar. Siparişlere cevap verilmeyince yapılan anlaşmalar da bozulmaya başlar. Çekler karşılıksız çıkınca Süleyman’ın güven tahtı sarsılmaya başlar. Süleyman hemen fabrikaya gitti ve sorumlu ustaya sebebini sordu. Usta bir dakika bile olsa odasında oturmadığını her an işin başında olduğunu söyledi. Süleyman, ustanın çalışkan ve aktif biri olmasına rağmen işlerin iyi gitmemesine bir türlü anlam veremedi. Süleyman çözümsüzlük içinde kıvranırken birden aklına eski ustası Burhan geldi. Burhan zamanında fabrikada bir üretim düşüklüğü ve arıza yaşanmamıştı. Her şey yolunda gidiyordu. Yalnız, Burhan’ın odasından çıkmaması onu sinirlendirmişti. Çaresizliği artınca eski usta Burhan’la görüşmeye karar verir.

Süleyman, hâl hatırdan sonra Burhan’a “Sabahtan akşama kadar koltuğunda oturup hiçbir iş yapmadan üretimi nasıl artırıyordun?” diye sordu. İşten kovulduğundan beri kalbi kırık olan Burhan, şansının döndüğünü anlamıştı. Sakin kendinden emin “Tamam odamda sürekli oturuyordum, doğru ama aynı zaman da çok önemli bir iş de yapıyordum.” deyince Süleyman “Söyle bakalım ne önemli iş yapıyordun?” dedi. Burhan “Odamın tam karşısında fabrika bacasından çıkan duman burada yükseliyor. Her gün, her saat hiçbir yere bakmadan o dumanı izliyordum. Dumanın renginde bir kararma oldu mu bir arıza var diye hemen arızayı bulup çözerek üretimin düşmesini önlerdim. Eğer dumanın rengi açık ise problem yok, işler yolunda gidiyor demektir. Onun için işe geldiğim saatten mesai bitinceye kadar her dakika gözüm sürekli bacadan çıkan dumandaydı. Her ne kadar odamda oturuyor gibi görünsem de esasında fabrikanın kalbini ve nabzını dinliyordum.” dedi. Devamla “Esasına bakarsan işin ehlini küçük krizler ortaya çıkarır. Eğer işin ehli işin başında oldu mu hem iş yeri hem de çalışanların hayatı kolaylaşır” dedi.

Süleyman, Burhan’ı dinledikçe ne kadar çok hata yaptığını anladı. Pişmanlığını ve iş bilmezliğini ustadan özür dileyerek yerine getirdi. Sonraki günlerde Süleyman, Burhan’ı merkeze alarak tüm fabrikan sorumlu ustalarını hizmet içi eğitimden geçirmesini istedi. Burhan’ın işin ehli olduğu anlaşılınca çamura düşmüş altın gibi gerçek değeri ortaya çıktı.

Süleyman kendi kendine bir iş ehline verilmediği zaman ne iş, işe benzer ne de işin bir geleceği olur, dedi.

derim- şimdi bizi kıskanıyordur…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar