Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Deli Mümin’den Veli Mümin’e

Kastamonu’da “Araçlı Deli Mümin” adında iri yarı ve heybetli bir eşkıya yaşarmış. Eşkıyalığının yanında aynı zamanda soyguncu bir katilmiş de. Kumar, içki gibi şeyler onun günlük normal işlerindenmiş. Ayrıca korkusuz ve cesurmuş. Tüm kötülüklerine rağmen mert biriymiş. Kastamonu ve civarındaki onun ismini duyanlar zararı dokunmasın diye ondan köşe bucak kaçarlarmış.

Deli Mümin, uzun zamandır yaptığı kötülüklerden ve şerli işlerden vicdanen rahatsız olmaya başlamış. Geçmişinde yaptıklarını düşündükçe kurşun yemiş gibi acı çekmiş. Aklıyla vicdanı birbirine girince ne yapacağını şaşırmış. Vicdanının acımasız ağır sözleri yüreğini ve aklını eleğe çevirmiş. Kara düşünceler uykuyu ona haram etmiş. Uykusuz gecelerde sokakları serseri mayın gibi dolanıp durmuş. Artık ne gecesi geceymiş ne gündüzü gündüzmüş.

Bir gün oturduğu çayhanede konuşulanlara kulak kabartmıştı. Kastamonu’ya Bediüzzaman Hazretlerinin sürgün olarak geleceğini duymuş. Bu söylentiyi aynı günde birkaç yerde de duyunca meraklanmış. Sonraki günlerde kerametlerini duyuca kendini Bediüzzaman’ın kapısına atmış. İçindeki imdat ve çığlık seslerini dindirmek için kapısında bir taş gibi çakılıp beklemiş. Derdine çare için “Bediüzzaman’ın duasını almayım” demiş ve samimi kalbiyle kapıyı çalmış. Kapı açılmayınca sabırla beklemiş. Kışın ayazında geçmişinin kara sayfalarını yırtıp atmak, kirli geçmişe sünger çekmek için Bediüzzaman ile görüşmek istemiş. Deli Mümin’den, veli mümine geçmek için kapıdan içeri girmek istemiş.

Bediüzzaman’ın fedakâr, has talebesi Çaycı Emin, soğuk bir kış günü Bediüzzaman’ın sobasını yakmak için evine gitmek için yola çıkmıştı. Evin kapısına geldiğinde kapı önüne iki büklüm olmuş biri gözüne çarpmıştı. Gün doğmadığından her yer karanlıkmış. Çaycı Emin, kim olduğunu seçememişti. Ona iyice yaklaşır, “Sen kimsin, ne arıyorsun burada?” diye sormuş. Bir cevap alamayınca biraz daha yaklaşmış onu kolundan tutarak kaldırdığında bir de bakmış ki Araçlı Deli Mümin. Deli Mümin, Çaycı Emin’e yüzünü çevirmiş. Kısa bir süre sonra dili çözülmüş ve kısık bir sesle “Ben tövbekâr oldum. Hocayı görmek istiyorum. Beni ona götür!” demiş. Birden Deli Mümin’in geçmişi Çaycı Emin’in gözlerinin önüne gelmiş. Karşısında tüm hücreleriyle pişmanım diye haykıran halini görünce gerçek anlamda pişman olduğuna inanmış. Hemen merdivenlerden yukarı çıkarak Bediüzzaman’ın yanına gitmiş. Deli Mümin’le ilgili gördüklerini anlatmış. Bediüzzaman, “Gelsin!” demiş. Çaycı Emin aşağı inmiş ve Deli Mümin’i alarak Bediüzzaman’ın yanına götürmüş. Deli Mümin, Bediüzzaman’ı görünce umut ışığının kalbine doğduğunu hissetmiş. Bir çocuk ruhu kadar temiz ve samimi pişmanlığıyla Bediüzzaman’dan dua istemiş. Bediüzzaman ona bakmış ve “Seni talebe olarak kabul ediyorum!” diye ödüllendirmiş. Sonra ona kısa bir nasihatte bulunmuş. Deli Mümin, o kısa ziyarette yakaladığı asrın imamına talebe olma ipiyle, kısa zamanda kötülük ve şerli işlerin karanlık kuyusundan aydınlığa çıkma ümidini yüreğinde hissetmiş. Deli Mümin Bediüzzaman’ın yanından ayrılırken manevi âlemde büyük bir zafer kazanmanın huzuruyla dışarı çıktığında adeta aklı ve kalbi gökyüzünde mutluluk içinde kanat çırpıyordu.

Deli Mümin, Bediüzzaman ile geçirdiği ve bir tohum büyüklüğündeki ziyareti hayatının dönüm noktası olmuştu. Her gün kendini biraz daha düzelterek imanının tadını kimsenin kolay kolay alamayacağı bir noktaya getirmişti. İmanın verdiği o güçle ömrünün son nefesine kadar Risale-i Nurlara ve Bediüzzaman’a dost kaldı.

Kaynak: 

Himmet Koçoğlu- Kastamonu Kahramanları

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar