Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Çocuk mahpus Memiş ve Bediüzzaman

Memiş Orhan, Denizli’nin Buldan kazasında çiftçilik ve rençperlik ile uğraşırken kız kaçırma olayı nedeniyle 1942 yılı içerisinde Denizli hapishanesine düşer.

Memiş, koğuşa gittiğinde ondan büyük Halil adında bir çocuk vardı. Koğuştakileri hemen hepsi ufak tefek küçük çocuklardı. Memiş, kız kaçırma hadisesinin şokunu üzerinden atınca koğuştaki sorunlara el atar. Halil ile koğuşun yönetimini ele alır ve düzeni sağlamaya çalışır. Böylece Memiş, hapis hayatına biraz olsun alışır ama “Durumum ne olacak?” diye sürekli huzursuzdur. Hapishanede haberlerin hızlı yayılması Memiş’in dikkatini çekince o da haber trafiğine takılır. Bir gün hapishaneye “Çok derin bir hoca gelecek” diye bir haber yayıldı. “Bu nasıl bir hoca?” diye haber borsasında günlerce hocanın ismi dolaşır. 

Aradan bir gün geçmişti. Bir ikindi üzeri hapishane avlusunda bir gürültü duyulur. Memiş ve Halil ne oldu diye pencereden dışarı baktıklarında yatakları sırtından yere bırakmış bir hayli kalabalık kişiler görürler. Akşamüstü avludaki kalabalık ağır cezalıların olduğu bölümdeki koğuşlara alınırlar. Bediüzzaman önce ağır cezalıların yemekhanesine alındı. Ardından hapishane yönetimi hocanın talebeleriyle ve diğer mahkumlar ile konuşmasını engellemek için çocuk bölümündeki yemekhaneye getirilir. Birkaç gün sonra gardiyan koğuşa gelir, çocukları bir araya toplar onlara, “Hocanın mangalını yakacak, suyunu ısıtacaksınız, abdest aldığında sırayla suyu eline dökeceksiniz. Bu hizmet sırayla yapılacak. Kim görevliyse o gün erken kalkacak hocanın ne işi varsa görecek ve teneke kapaklı mangalı odun kömürü ile yakılacak, dedi. Memiş, hocaya hizmet sırası gelen Halil’in yanına gitti. Halil’e “Yarın benim mahkemem var, bugün ben hocanın mangalını yakayım. Yarınki mahkememde hapisten çıkacak mıyım, çıkmayacak mıyım, diye hocaya sormak istiyorum” diye Halil’den sırasını ister. Halil, “Tamam!” der. Hoca abdest almaya geldiğinde elini kolunu iyice sıvadı. Sonra oturağın üstüne oturdu ve Memiş’e eline suyu dökmesini söyleyince, Memiş suyu döktü. Hoca Memiş’in gitmeyip beklediğini görünce “Evladım sen bir şey konuşacaksan konuş bakalım” dedi. Memiş, biraz duraksayarak “Hocam, yarın mahkemem var, acaba yine tevkif mi olacağım, yoksa tahliye mi olacağım?” diye sorar. Bediüzzaman, “Sen yarın çıkacaksın.” der.

Memiş, Bediüzzaman Hazretlerinden müjdeli haberi alınca bir kuş hafifliğinde koşarak koğuşuna gitti. İki, üç saatlik bir uykuyla da olsa sevinçle erkenden uyandı. Gusül abdestini aldı ve aceleyle giyindi. Şahsi eşyalarını arkadaşlarına dağıttı. Yatağını tam bağlarken Halil “Memiş ne yapıyorsun?” dedi. Memiş “Yatağımı bağlıyorum. Belki tahliye olurum.” dedi. O zaman yaşanan tecrübelerden olacak tahliye olanların düşmanı olabilir diye koğuşa alınmazdı. Memiş, işlerini bitirir ve hazır bekler. Kısa bir süre sonra mahkeme salonuna doğru yola çıktılar. Sıra Memiş’e gelince hâkim Memiş’e iki buçuk ay ceza verdi. Memiş ise dokuz ay hapis yatmıştı. Memiş sahipsizlikten kimsesizlikten on birinci mahkeme sonrası tahliyesi olunca yüzü asılı ve öylece donup kaldı. Kararda Memiş’e iki buçuk ay ceza ve kırk lira masraf dendi. Memiş üzgün, kalbi kırık ve haksızlığa uğramış bir halde hapisten çıktı. Aradan yıllar geçer. O günleri düşündüğünde en çok hayıflandığı şeyin bir süre daha hapiste kalması durumunda Bediüzzaman Hazretlerinden çok şey öğrenebilmesiydi.

Kaynak: Ağabeyler Anlatıyor-6 Ömer Özcan

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar