Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Bir Ton Kömür İçin...

1980 yılı 12 Eylül sonrası korku her şeyin önüne geçmişti. On kişilik bir aile açlık ve yoksulluk içinde olmasına rağmen hayatlarından şikâyetçi görünmezdi. Her gün gazete ve televizyon kanalında açıklanan gözaltılar, tutuklamalar, mahkeme süreçleri, karakollardaki uzun sorgulamalar ve zor hapishane şartları en öncelikli sorun haline gelmişti.

12 Eylül sonrası yaklaşık 600 bin kişi kaçak yollarla yurt dışına kaçmıştı. Kaçamayanlar ise ceza evlerinde tarif edilemez günler geçirdiler. Ceza evlerindeki zor şartlarının yanında koğuşlardaki balık istifi gibi dolu olması ayrı bir sıkıntıydı. Cezaevi kapısı saatlerce süren ziyaretçi izdihamı sabır taşını çatlatır cinstendi. Tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen suskunluk ve sessizlik birinci yol tercih edildi.

Şehrin en işlek caddelerinde ise hiçbir şey yokmuş gibi Ferdi Tayfur’un kasetçalardaki sesi kulakları rahatsız edercesine yankılanıyordu. Birkaç adım ötede başka bir plakçıda Orhan Gencebay’ın sesi kulakları ve gönülleri teselli ederken kasetleri kapış kapış satılıyordu. Fikir ve düşüncelerin korkuya boyandığı bu günlerde gençler arasında Orhancı ve Ferdici kavgaları ve duvarlarda sloganları ayrıca önemli bir gündem olmuştu.

Sokaktaki yüksek müzik sesi geçim derdinden inleyenlerin seslerini bastırıyordu. İşçiler ve memurlar sadaka ayarındaki maaşla borç içinde yaşarken toplumun genelinde ortak gizli sorun yoksulluk olmuştu. Hayat pahalılığı özellikle öğretmenleri ikinci bir işte çalışmaya sevk etmişti. Kiralar hayatı çekilmez kılmıştı. Birkaç yılda bir takım elbise giymek dahi bir maaşı terziye bırakmaktan geçiyordu. Her aybaşı geldiğinde memur birkaç maaş içerdeydi.

 O yıl kış tüm şiddetiyle kapıya dayanmış termometreler eksi 10’un çok üstünü gösteriyordu. Gece ayazında donan arabalar sabah çalışamaz durumda olurdu. Soğuk hava en çok da çocukları vuruyordu. Kömür fiyatları cepleri delik deşik ediyor, kömür bulunsa dahi karaborsadan alınabiliyordu.  Bir aylık maaş bir ton kömür etmiyordu. Belediye vatandaşa katkı olsun diye bazen ucuz kömür getiriyordu.

Okulda bir teneffüs arasında öğretmenler odasında “Belediye bu günlerde ucuz kömür getirecek” diye bir söz dolaştı. Dersten sonra birkaç öğretmen kömür gelecek diye kömürün geleceği alana gitti. Çoğunluğu memurlardan oluşan bir gurup kişi saatler öncesi kömürün gelecek diye sıraya girmişti. Ne zaman geleceği belli olmaya kömürün birkaç gün içinde gelebileceği söyleniyordu. Haberi duyanlar kömür alanında toplanmaya başladı. Kömür ne zaman gelecek diye birli ikili guruplar kendi aralarında fikir yürüyordu. Guruplar arasında hâkim olan görüş kömürün yarın geleceği üzerinde idi. Kısa zaman içinde kömür alanında yaklaşık elli kişi toplandı.

Ucuz kömürü kimse kaçırmak istemiyordu. Bir araya gelen topluluk kömür almak için kendi aralarında bir liste ve sıra belirledi. Sıraya girecekler adlarını yazdırdı ve her saat başı isminin karşısına imza atacak diye komisyon kuruldu. Saat başı imzaya gelmeyenler sırasını kaybedecek diye toplu karar ilan edildi. Kararda liste sırası dışında hiç kimse araya alınmayacak. Kömür geldiğinde kömür bu sıraya göre dağıtılacaktı. Araya girecekler birlikte hareket edilerek engellenecekti.

O gece sırada olanlar saatlik imzaların attılar. Gece hava eksi 12 dereceyi gösterirken bile kimse sırasından ayrılmadı. Sabah kömürün ineceği yere geceden bir çadır kurulmuştu. Sabah saat 7’de yoklamadan sonra artık yarım saatte bir yoklama yapma kararı alındı.

Saat 7.30 olduğunda beklenmedik bir şey oldu. Kömür dolu iki kamyon alana geldi ve kömürü indirdi. 24 saate yakın bir zamandır nöbet tutarak kömür bekleyenlerin mutluluktan gözlerinin içi parlıyordu. Kömürün geldiğini gören vatandaşlar hemen sıraya geçmeye çalıştı ancak elli kişilik gurup birden müdahale ederek “kömür dağıtımı listeye göre olacak” dedi. Elli kişilik listenin dışında kimse sıraya alınmadan o gün kömür sırayla dağıtıldı.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar