Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Bediüzzaman’a gelen provasız cübbe

Mehmet Nuri Işık’ın askere gittiği zamana kadar namaz ve oruçla hiçbir ilgisi yoktu.

Ramazan ayı gelince askerlerin çoğu oruç tutunca Mehmet Nuri ve bazı askerler oruç tutmadı. Mehmet Nuri’ye “Niye oruç tutmuyorsun?” diye sorduklarında “Açlığa dayanamıyorum” diye cevap verirdi. Kısa bir zaman sonra ağır bir hastalık geçirince hastaneye kaldırıldı. Hastanede ağrılar içinde çok zor günler geçirdi. Hastalığı şiddetlenince iyileşeceğinden ümidini kesti. Gece ağrıları artınca bu defa öleceğine inandı. Çaresizlik içinde kıvranırken kendi kendine “Bu hastalıktan kurtulursam bir daha namazı ve orucu bırakmayacağım!” diye yemin eder. Uzun süre tedavisi devam eden Mehmet Nuri yavaş yavaş iyileşmeye başladı. Sağlığına kavuşunca birliğine geri döndü. Otuz aylık askerlik süresi bitince de terhis oldu. Hastalığında öyle içten ve samimi yemin etti ki takvalı bir hayat yaşamaya başladı. Hastalık onun için gerçek bir mürşit ve uyarıcı olmuştu. Mehmet Nuri’deki değişim onu geceleri teheccüd namazını kaçırmayacak bir duruma getirdi. 

Küçük yaşta babası vefat eden Mehmet Nuri, Terzi Hakkı Ustanın oğlu olarak babasının mesleğine çırak olarak başladı. Askere gidinceye kadar bir terzinin yanında çalıştı. Asker dönüşü İnebolu’da kendi dükkânını açtı. Üç kızı bir oğlu dünyaya geldi. Mehmet Nuri, İnebolu’da İbrahim Fakazlı ve Ahmet Nazif Çelebi ile samimi bir dostluk kurdu. Onların sayesinde Bediüzzaman ve Risale-i Nurları tanıdı. Mehmet Nuri, mesleğini sürdürürken ev dersleriyle Risale-i Nur hizmetlerine devam etti. Risaleleri okudukça Bediüzzaman’a aşk düzeyinde bir sevgi ile bağlanır oldu. O kalp gözü açık bir zattı.

Mehmet Nuri, Bediüzzaman’ı görme isteği dayanılmaz hal alınca Ahmet Nazif’le onu ziyaret etmeye karar verir. Ahmet Nazif “Bu gidişimizde Üstada bir cübbe hediye götürelim. Sen terzisin, ona çakşırlı güzel bir cübbe dikiver!” der. Mehmet Nuri “Ağabey ben Üstadın ölçülerini bilmem. Bu iş rastgele olmaz!” der. Mehmet Nuri birkaç gün cübbeyle ilgili düşünür. Tam gidecekleri güne yakın bir gece Bediüzzaman’ı rüyasında görür. Bediüzzaman rüyasında Mehmet Nuri’nin dükkânına gelmiş. Mehmet Nuri “Üstadım hangi cins kumaştan ve hangi renk cübbe istersiniz?” deyince Bediüzzaman raftaki bir kumaş topunu ona işaret ederek gösterir. Mehmet Nuri de hemen üzerinde ölçüyü alır. Mehmet Nuri birden uyanınca Bediüzzaman’ın cübbe ölçülerini unutmamak için bir kâğıda yazar. Sonra seçtiği kumaşı raftan indirir ve yazdığı ölçülere göre cübbeyi diker. Mehmet Nuri Işık ve Ahmet Nazif Çelebi cübbeyi alır, Bediüzzaman’ı ziyarete giderler. Cübbeyi kendisine takdim ederek giydirirler. Cübbe hiç provaya ihtiyaç olmayacak şekilde tıpa tıp üzerine uymuştu. Mehmet Nuri Bediüzzaman’dan ayrılırken içinden “Ah Üstadım bir de İnebolu’ya gelseniz” diye iç geçirir. Bediüzzaman “Ben de İnebolu’ya geleceğim” der. Mehmet Nuri, “Üstad yetmiş yaşında bu haliyle nasıl gelir?” diye düşünür. Bediüzzaman Mehmet Nuri’ye dönerek “Kardeşim Mehmet, sen merak etme, ben İnebolu’ya geleceğim” diye ona cevap verir.

Bu konuşmadan sonra Mehmet Nuri “Bu ziyaret nasıl ve ne zaman gerçekleşecek?” diye merakla o günü beklemeye başlar. Mehmet Nuri İnebolu’ya döndükten kısa bir zaman sonra bir akşam evinde otururken pencere ve kapı kapalıyken bir de bakar Bediüzzaman eve gelmiş ve içeride oturuyor. Mehmet Nuri bir zaman onunla sohbet eder. Sonra “Üstadım kusura bakma unutmuşum size bir meyve suyu veya çay ikram edeyim” diye söyleyince Bediüzzaman ellerini ona uzatarak “Dur, zahmet etme!” der ve kaybolur, gider. Mehmet Nuri kendi kendine “Bediüzzaman fizikî olarak mümkün olmayanını kerametle yerine getirir” diye anladı.

1924 yılında İnebolu’ya bağlı Çamdalı köyünde dünyaya gelen Mehmet Nuri Işık, İstanbul Balat’ta ağabeyini ziyarete gider. Aniden rahatsızlanınca hastaneye kaldırılır. 25 Ağustos 1966 yılında vefat edince İstanbul Eyüp Mezarlığına defnedilir.

Kaynak: 

İnebolu Kahramanları, İhsan Atasoy

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar