Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Bediüzzaman ve Abdulkadir Badıllı

Tillo’lu Tahsildar Tahsin Efendi, iş gereği köye her geldiğinde Badıllı ailesini ziyaret eder. Tahsin Efendi Kastamonu’da tanıştığı Bediüzzaman’ın şahsiyeti, ilmi ve velayeti hakkında Abdulkadir Badıllı’ya her ziyaretlerinde uzun uzadıya anlatır.

Abdulkadir Badıllı bu verimli sohbetlerden sonra Bediüzzaman’ı ziyaret etmenin yollarını aramaya başlar. Yaptığı araştırmalar sonucunda Bediüzzaman’ın adresini Rıdvaniye Camiinin meşrufatında (şimdiki tabiriyle lojmanda) kalan talebelerinden Abdullah Yeğin’in ve Hüsnü Bayram’ın bildiğini öğrenir. Abdulkadir Badıllı gidip talebelerden Bediüzzaman’ın adresini ister. Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayram; Abdulkadir Badıllı’ya Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında sohbet ederler. Abdulkadir Badıllı o zaman 16-17 yaşlarda olmasına rağmen fiziki olarak yaşından büyük göstermektedir. Sohbetten sonrası Abdulkadir Badıllı, Abdullah Yeğin’den ısrarlı bir şekilde Bediüzzaman’ın adresi ister. Abdullah Yeğin onu oyalamak için 20-30 sayfalık bir risaleyi ona verir ve ona: “Bu risaleyi yazıp getirirsen sana adresi veririm” der. Abdulkadir Badıllı oradan ayrıldıktan hemen sonra Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayram Bediüzzaman’a Abdulkadir Badıllı’nın görüşme isteğiyle ilgili bir mektup yazarlar. Abdulkadir Badıllı, köyündeki hocalardan mevlid, ilmihal ve yazı dersleri alarak kendini yetiştirmişti. Fakat resmi hiçbir okula gitmediğinden Latince okuma yazma bilmemekteydi. Abdullah Yeğin’den aldığı risaleyi gece gündüz çalışarak üç gün içinde güzel ve renkli bir hatla yazdı ve Abdullah Yeğin’e teslim etti. Bu duruma şaşıran Abdullah Yeğin mecburen Bediüzzaman’a ulaşacağı adresi ve yazdığı bir mektubu ona verdi. Abdulkadir Badıllı adresi, mektubu ve yazdığı kitabı alarak Isparta’ya doğru yola çıktı. Urfa’dan Antep’e vardı. Antep’ten ilk defa yapacağı tren yolculuğuyla Konya Ereğli’sine kadar ayakta gitti ve nihayet Isparta’ya vardı. İstasyonda bir faytona bindi ve çarşı camiinin civarında indi. Verilen adreste ismi geçen Nuri Benli’yi buldu ve ona geliş amacını anlattı. Nuri Benli, kendisini uzaktan takip etmesini söyledi. Abdulkadir Badıllı, Nuri Benli’yi uzaktan takip ederek Bediüzzaman’ın ikamet ettiği evin önüne kadar geldi. Kapı önünde bekleyen birkaç kişiye yaklaşarak merhabalaştı ve Bediüzzaman’la görüşmek istediğini söyledi. Kapıdaki talebe ona nereden geldiğini, adını ve niçin geldiğini sordu. Abdulkadir Badıllı Urfa’dan geldiğini isminin Abdulkadir olduğunu söyledi. 

Abdulkadir Badıllı biraz bekledikten sonra Zübeyir adındaki talebe geldi ve ona ziyaret talebinin kabul edildiğini söyledi. Onu takip ederek tahta merdivenden yukarı çıktı ve odaya geçerek Bediüzzaman’ın eline sarılarak öptü. Bediüzzaman da onu başından öptü ve “Merhaba, safa geldin kardeşim!” dedi. O da mukabelede bulundu. Bediüzzaman ona: “Senin adın nedir?” diye sorduğunda o “Abdulkadir.” dedi. Bediüzzaman, “Maşallah ben Abdulkadir ismiyle çok alakadarım birkaç gündür kimseyi kabul etmiyordum. Fakat sen bana şifa oldun. Seni Abdulkadir’lerin birincisi olarak talebeliğe kabul ettim. Dün seninle ilgili bir mektubu aldım. Gelmene lüzum yoktu. Sana ceza olarak bu gün seni Urfa’ya geri göndereceğim.” dedi.

Abdulkadir Badıllı (vefatı: 25 Aralık 2014) Bediüzzaman’ın sorduğu sorulara cevap verdikten sonra Abdullah Yeğin’in mektubunu ve kendi yazdığı risaleyi uzattı. Bediüzzaman, Abdulkadir Badıllı’nın yazdığı risaleye bakıp çok beğendiğini söyledi ve risalenin arkasına bir dua yazarak risaleyi ona geri verdi. Bediüzzaman Tarihçe-i Hayatı kitabını eline aldı ve sayfaları çevirerek yeğeni Abdurrahman’ın fotoğrafını ona gösterdi: “Sen yeğenim merhum Abdurrahman’a benziyorsun, seni onun yerine kabul ettim. Ayrıca seni Hüsrev gibi talebe olarak da kabul ettim.” dedi. Abdülkadir Badıllı Bediüzzaman‘a Urfa’ya gidip nur talebeleriyle hizmet etmek istediğini söyledi. Bediüzzaman Urfa’daki talebelerle birlikte hizmet etmek için onlarla istişare etmek kaydıyla izin verdiğini söyledi. Abdulkadir Badıllı, Bediüzzaman’ın ikaz mahiyeti taşıyan tavsiyesi üzerine öncelikli olarak baba mesleği olan avcılığı bırakır. Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayram’ın yanına yerleşerek onlarla birlikte Risale-i Nur hizmetine başlar. İki sene boyunca Risale-i Nurları yazar ve okur. Bu arada ana dili olan Kürtçe’nin yanı sıra Osmanlıcayı, Arapçayı ve Farsçayı da öğrenerek kendisini yetiştirir. Nur medresesinde vaktinin çoğunu risale yazarak geçirir. Daha geniş kitlelere ulaşmak için bir teksir makinesi almaya karar verir. Köyde annesinden miras kalan kırk kadar koyunu satar. İstanbul’a gider ve Risale-i Nur’ları basmak için bir teksir makinesi alarak Urfa’ya döner.

Kaynak: 

Necmeddin Şahiner- Son Şahitler-4

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar