Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Avukat Bekir Berk

1958 yılında Nazilli’de yerel bir gazetesinde Bediüzzaman ile ilgili: “Yeniden tarikat kuruyor, yardım paraları ile geçiniyor, Peygamberlik sevdasında, İslam devleti kuracak” gibi dayanaksız iddialar içeren bir yazı yayınlar.

 

Nazilli’deki nur talebeleri bu gazeteyi Bediüzzaman Hazretlerine gönderir. Haber Bediüzzaman’a okununca çok üzülür. Ceylan Çalışkan ve Zübeyir Gündüzalp’a gazetedeki yalan habere bir cevap yazmalarını söyler. Ceylan Çalışkan ve Zübeyir Gündüzalp, habere cevabi bir mektup yazarak posta yoluyla farklı şehirlerde yaşayan nur talebelerine gönderir. Ulusal bir gazetenin bu mektubu ele geçirmesiyle manşetine taşır. Gazete günlerce bu cevabi mektubu manşetten indirmez, “Nurcular Ankara’da beyanname dağıttı!” diye büyük bir yaygara koparır.

 

Bu haber suç duyurusu kabul edilerek Emniyet güçleri tarafından farklı şehirlere baskınlar düzenlenir. Cemaleddin Günel, Ahmet Kalgay Ural, Bayram Yüksel, Zübeyir Gündüzalp, Tâhirî Mutlu, Süleyman Rüşdü Çakın, Mustafa Cahid Türkmenoğlu, Mustafa Sungur, Mehmet Emin Birinci ve Abdulkadir Çalışkan gibi nur talebeleri tutuklanarak Ankara Cezaevine konur. Bediüzzman’ın eski milletvekili talebesi Tahsin Tola, nur talebeleri için avukat arayışına girer. Tahsin Tola yaptığı tüm çabalara rağmen davayı alacak bir avukat bulamaz.

 

En son Peyami Safa ve Necip Fazıl’ın da avukatlığını yapan kadim dostu avukat Bekir Berk’i telefonla arayarak ona “Ankara’da tutuklu bulunan nur talebelerin davasını alabilir misin? ” diye sorar. Bekir Berk: “‘Şimdi olmadı Tahsin Abi! Davayı alabilir misin?’ ne demek? Bana Ankara’ya gel! Bu davayı al diyeceksin!” der. Bekir Berk kısa bir zaman önce Balıkesir’de bir kitapçı vitrininde gördüğü Eşref Edip’in “Bediüzzaman Said Nursî” isimli kitabını okumuş ve Bediüzzaman’ın hayatından çok etkilenmişti. Bekir Berk, Tahsin Tola’ya: “İnançları için zindana atılan insanları savunmayacaksam bu cübbeyi neden giydim?” diye davayı memnuniyetle alacağını söyler. Hemen Ankara’da tutuklu bulunan nur talebeleri ile ilk görüşmesine gider. Tutuklu talebelere: “Arkadaşlar! Sizi bir an önce hapisten çıkarayım mı, yoksa inandığınız davayı mı savunayım? Davanızı savunursam iş uzayabilir, hatta bu işin sonu mahkûmiyet bile olabilir.” diye yüreklerdeki cevheri ortaya çıkartacak bir soru sorar. Nur talebeleri; ağız birliği etmişçesine: “Davamızı savunun! Bizler burada 10 sene de yatmaya razıyız. Siz Risale-i Nurun ulvi davasını müdafaa edin.” der. Bekir Berk’e, verilen cevaptan sonra talebelere olan hayranlığı bir kat daha artar. Davayı kimsenin almaya cesaret edemediği bu zor günlerde Bekir Berk, ateşten gömleği sırtına giyerek davayı alır. Bekir Berk, talebelerden Bediüzzaman hakkında ön bilgi alır ve Risale-i Nurların gösterilen bölümlerini okuyarak müdafaayı hazırlar. Bekir Berk 65 gün tutuklu bulunan nur talebelerini, ilk savunmayla tahliyelerini sağlar.

 

Bediüzzaman, talebelerinin beraatından hemen sonra Bekir Berk’i görmek istediğini talebelerine söyler. Beki Berk görüşmeye hazır olmadığını, Risale-i Nurların tamamını okuduktan sonra görüşebileceğini söylemesine rağmen talebelerin ısrarı sonucu otomobille Isparta’ya gider. Bediüzzaman’ın oturduğu evin ahşap merdivenden yukarıya çıkarak odasına geçer. Bekir Berk, karyolasında hasta yatan Bediüzzaman’ın elini öper ve kendisi için getirilen sandalyeyi bir kenara iterek herkes gibi diz çöküp yere oturur. Bediüzzaman Hazretleri Bekir Berk’e: “Kardeşim seni bana Allah gönderdi. Seni 40 yıl hizmet etmiş bir talebem gibi kabul ediyorum. Yaptığın müdafaa için sana 500 banknot vermem gerekir. Ama mükâfatını dünyada vermek istemiyorum. Ahirete bırakıyorum. Biz kendi ihtiyarımızla hareket etmiyoruz, istihdam olunuyoruz” der. “İstihdam olunuyoruz” cümlesi Bekir Berk’in zihninde ve yüreğinde ömür boyu ona yol gösteren bir rehber gibi takılı kalır. Bediüzzaman’ın, Bekir Berk’e “seni bana Allah gönderdi” sözü ise tüm benliğini huzurla kuşatır ve dili sevinçten ağlayan kabine bir türlü tercüman olamaz.

 

Bekir Berk o gün ziyaretten sonra malı ve canıyla nur halkasına dâhil olur. Bir gazete Bediüzzaman’ın İstanbul seyahati sonrası: “Bediüzzaman yeise düşmüştür.” diye bir haber yayınlar. Bekir Berk bu yalan yanlış habere çok sinirlenir ve böyle bir iftira olmaz diyerek Hüradam Gazetesine “Bediüzzaman yeise düşmez” diye bir cevabi yazı gönderir. Bediüzzaman, Bekir Berk’in Hüradam Gazetesindeki yazısını okur ve “maşallah bin barekaalah” diye memnuniyetini dile getirir. Bediüzzaman’ın talebesi Mustafa Sungur Isparta’dan Bekir Berk’i telefonla arayarak Bediüzzaman’ın Hüradam Gazetesi’ndeki yazısını okuduğunu ve çok beğendiğini söyleyerek selamını iletir. Bekir Berk: “Aleykümselâm lütuf buyurmuşlar.” diye cevap verir. Bediüzzaman 1959 yılında İstanbul ziyaretinde tüm davalarının vekâletini Bekir Berk’e verir.

 

Bekir Berk böylece Bediüzzaman’ın avukatı ünvanını alır. Bekir Berk 12 Mart 1971 muhtırasında İzmir Narlıdere sıkıyönetimince tutuklanır ve 3,5 ay cezaevinde yatar. Abdulkadir Badıllı bu süre içinde İzmir’den ayrılmaz ve nur talebelerin yardımıyla yüksek bir ücretle meşhur ceza hukuku profesörü Halil Yılmaz’ı avukat olarak tutar ve Bekir Berk’in hapisten kurtulmasını sağlar. Bekir Berk cezaevinden çıkarken onu karşılayan Abdulkadir Badıllı’ya: “Yaşasın Badıllı kardeşim!” diye sevincini dile getirir. Sonraki günlerde tehdit, iftira ve suikastların ardı arkası kesilmez ve en son olarak da barodan atılınca avukatlık mesleği sona erer. Zor günler yaşayan Bekir Berk Abdulkadir Badıllı ile Hacc’a gider. Hac farizasını yerine getirdikten sonra S.Arabistan hükümetine müracaat ederek iltica talebinde bulunur. İltica talebi kabul edilen Bekir Berk uzun yıllar Cidde radyosunda Türkçe yayınlar yaparak imani hizmetlerini sürdürür. Böylece Bekir Berk dinç, coşkulu heyecanlı otoriter ve cesur bir avukat olarak zihinlerde yerini alır.

 

Türkiye genelinde otomobille koştuğu davalarda yol boyunca mehter marşlarını ve “hak yol İslam yazacağız” marşlarını dinleyerek şevklenirdi. Mehter marşlarına olan ilgisi hayatının sonuna kadar devam etti. Bekir Berk 1926 yılında Ordu’nun Uzunhisar nahiyesinin Delikkaya köyünde doğmuş. Akrabası Emin Türkeli’nin ifadesine göre, Bekir Berk’in baba tarafının Çerkez, anne tarafı Bitlis’ten Ordu’ya göç etmişler Kürtoğulları diye tanınır. Bekir Berk 1989 yılında kansere yakalanır. Yapılan tüm tedavilere rağmen bir sonuç alınamaz. 15 Haziran 1992 de vefat eder. Bekir Berk sonuç olarak 200 yılda yapılması imkânsız davaları ve savunmaları 20 yıla sığdıran bir avukat olarak gönüllerde iz bıraktı.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar