Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Allah razı olsa, endişeye gerek yok

Fikret Özdemir Bediüzzaman ismini ilk defa çocukluk yıllarında “Molla Said-i Meşhur” diye birinci devre Millet Meclisi azası amcası Arif Hikmet’ten duymuştu.

Babasının vefatından sonra sığınacağı, kalbini bağlayacağı bir mürşit aradı. Bu arayışı sürerken Diyarbakır’a geldi ve ayakkabı, kemer, çanta vb. şeylerin olduğu bir mağaza açtı. Çocukluğundan beri unutamadığı ve zihninde yer eden Bediüzzaman’ı düşünüyordu ve onu görmek için yollar arıyordu. Onu görmeye karar verdiğinde çevresi “Seni görüştürmezler!” deyince gitmekten vazgeçti.

Fikret Özdemir küçük kardeşiyle iş gereği gittikleri Eskişehir’de ani bir karar vererek Emirdağ’da Bediüzzaman’ı ziyaret etmeye karar verir ve yola çıkar. Yolda tanıştıkları demirci, onları Bediüzzaman’a götürebileceğini söyler. Emirdağ’a geldiklerinde demirci görüşmeyi gerçekleştirmeyince Fikret ve kardeşi Bediüzzaman’ın evin karşısındaki kahvehaneye geldi ve sabırla evi gözlemeye başladı. İçinden “Mübarek, ben seni görmeye gelmiştim. Kalksan da ziyaret edip gitsem!” dedi. Bediüzzaman birden yerinden kalktı. Evin giriş kapısında bir hareketlenme oldu. Kapısı açıldı. Bir talebe elinde su tenekesiyle su almaya gitti. Fikret Özdemir kardeşini talebenin arkasından gönderdi. Talebe “Kardeşim, siz Diyarbakır’dan mı geliyorsunuz? Üstad, sizi ikindi namazından sonra kabul edecek” diye söyledi.

Namazdan sonra, evin kapısı açıldı. Fikret ve kardeşi içeri alındı. Bediüzzaman’ın olduğu odaya girdiler. Fikret hemen hızlı adımlarla yaklaşıp Bediüzzaman’ın elini öptü. Sonra talebelerden biri bir minder getirdi üzerine oturdu. Fikret o zamana kadar hayatı boyunca hiç kimseden duymadığı bir duaya mazhar oldu. İçinden “Keşke kardeşlerime de dua etseydi” diye geçirdi. Ayrılma vakti gelince bir daha elini öpmeye kalktı Bediüzzaman, “Doğru otobüse binip İstanbul’a gidin!” dedi. Tam çıkmak üzereyken Bediüzzaman Fikret’e seslenerek “Babanız var mı?” diye sordu “Yok” deyince “Kaç kardeşsiniz?” dedi. Dört deyince “Allah her dördünüzün de yardımcısı olsun!” dedi. Fikret Özdemir sohbetlerine o günkü dua için “Cenab-ı Zülcelâl beni de kardeşlerimi de onun hürmetine refah içinde yaşattı.” dedi.

Fikret Özdemir iki defa da Isparta’da Bediüzzaman’ın ziyaretine gitti. İstanbul’da da bir ziyareti oldu. Bu ziyaretlerden birinde Isparta’ya amcasının oğlunu askere götürünce birlikte Bediüzzaman’ı ziyarete gittiler. Fikret “Bu benim amcam oğludur” deyince Bediüzzaman onunla alâkadar oldu ve ona kollarını açarak bağrına bastı ona “Seni talebeliğe kabul ettim.” dedi. 

Fikret Özdemir Ramazan ayı içerisinde İstanbul’da Reşadiye otelinde izdihamdan dolayı Bediüzzaman’la görüşemedi. Bediüzzaman’ın sabah erken saatlerde İstanbul’dan ayrılacağını öğrenince sahurdan sonra yola çıktı. Arabasının hareket edeceği yere geldi. Bediüzzaman arabaya binince arabaya yanaştı. Bediüzzaman Fikret’i görünce onu yanına çağırdı “Bütün hemşerilerime söyle, hepsinin kandilleri ve Ramazan Bayramları mübarek olsun!” dedikten sonra araba hareket etti.

Fikret Özdemir Akşehir Otelinde de de birçok defa Bediüzzaman’ı ziyaret etti. Bir defasında, bir çift Bitlis işlemesi güzel bir çorabı ona verdi. “Üstadım, bunun bir kıymeti yoktur. Bir memleket hediyesi olarak kabul edin!” dedi. Bediüzzaman, “Ben bunu aldım kabul ettim, sen bunu benim yerime giyersin!” deyip ona iade etti. Son ziyareti Şualar kitabının yeni harflerle tabı sırasında oldu. Emirdağ’dan telefon gelince Forma halindeki Şualar’ı Bediüzzaman’a tashih için götürmesi son ziyareti oldu.

1916 yılında Bitlis’te doğan Fikret Özdemir, 1978 yılında Diyarbakır’da vefat etti. Bediüzzaman’ın has talebelerinde Hulusi Yahyagil cenaze namazını kıldırdı. Fikret’in her konuşmasının sonunda söylediği “Allah(c.c.) bizden razı olduktan sonra endişeye gerek yok!” sözü her daim dostlarının dilinde eksik olmadı.

Kaynak: 

Necmeddin Şahiner- Son Şahitler-3

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar