Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

‘Akşam yemeğini ekmeksiz yedik’

‘Akşam yemeğini ekmeksiz yedik’

‘Akşam yemeğini ekmeksiz yedik’

Sabah erkenden kapı çaldı, açtığımda karşımda bir sokak ötede oturan komşum vardı. Elleri ceplerinde, başı önde öylece bekliyordu.

Birkaç gün önce otobüs durağında karşılaşmıştık, maddi durumundan söz etmişti, yardım yapacak kişi ya da kuruluş olursa kendisine haber vermemi istemişti.

Kapıda gördüğümde o gün söyledikleri aklıma geldi:

Önce içeriye davet ettim, kabul etmeyince de ‘var mı bir gelişme’ diye sordum.

‘Hayır’ dedi, ‘ben de senden haber bekliyorum.’

‘Bazen yardım yapanlar oluyor, bu aralar olursa sana haber vereceğim’ dedim.

Teşekkür etti, merdivenden bir-iki basamak indikten sonra tekrar geri döndü, yüzüme bakmadan, başı önde bir şekilde kısık bir sesle “dün gece yemeğimizi ekmeksiz yedik” dedi.

Sesinde utanan bir eda vardı, söylememek için belki kendini çok zorlamıştı, ama evine o akşam ekmek götürememesi epey bir gururunu hırpalamıştı.

Hani çok duyarız ya inanmayız da tabi; ‘evine ekmek götüremeyenler vardır’ sözünü… Evet, ben duymamış tam tersine tanıklık etmiştim, belki sofrasında değil ama gözlerinde, sesinde görmüştüm o akşam sofrasında ekmek olmadığını, evine o akşam ekmek götüremediğini…

‘Sözün bittiği yer’ denir ya söyleyecek söz bulamadım, ‘evde bir çalışanın yok mu?’ diye sorabildim sadece, bu soruyu da neden sordum şimdi de anlamış değilim, belki de durumun olumsuz etkisinden çünkü evinde bir çalışanı olsa neden evine ekmek götüremesin!

‘Hayır’ dedi, ‘iki kızım var ama çalışmıyorlar, iş yok ki çalışsınlar, oğlum da askerde’

Oğlunun askerde olduğunu birkaç kez tekrarladı, sonra ayrıldı.

Yani 5 kişilik bir aile, bir çocukları askerde ama o gece 4 kişi sofraya ekmekleri olmadan oturmuşlar!

Bu satırları iyi okuyun siyasetçiler, yetkililer, ilin vekilleri…

Nutuk atmak kolay, sesiniz kısılana dek oy için meydanlarda bağırıyorsunuz, süslü sözlerle her şeyin yolunda olduğun söylüyorsunuz, gelin sizi o ailenin kapısına götüreyim, oyunu alıp kurulduğunuz koltuklarda sesini duymazlıktan geldiğiniz o aileye… Halen yüzünüz varsa tabi…

Neymiş efendim, ‘memlekette evine ekmek götüremeyen yok!’

Aha işte size bir örnek, sadece bir tek örnek ki daha ne örnekler var, gözlerinizin görmek, kulaklarınızın duymak istemediği daha ne örnekler var.

Sofralarınız dolu olabilir, cepleriniz de ama biraz da vicdan dolu olsun, her sofranın sizin sofralara benzemediğini bir kabul edin artık. Her çocuğun sizin çocuklar kadar tok gezmediğini bir bilin.

Her şey oy kapıp koltuğa oturmak değil ey siyasetçi, sonrasında o oyun hakkını vermektir, ekonomiyi düzeltmektir, işsizliğe çare üretmektir, gelecek seçimleri de kazanır mıyım diye anket yaptırmak yerine oylarını aldığınız aileleri araştırmaktır, kapısına gitmektir, onların sorunlarını dinlemek ve çözüm bulmaktır gerçek siyaset.

Valisi, belediyesi, kaymakamı her şey Ankara’ya kulak kabartıp ona göre pozisyon almak değildir, idare ettiğiniz kentlinin, köylünün dertlerini dinlemek, sorunlarını tespit edip çözüm üretmek, çözemediğinizi ilgili yerlere rapor etmektir. Yani idare ettiğiniz insanların hayatlarını kolaylaştırmaktır esas göreviniz.

Ve iş insanları…

Açıklama yapmaktan korkan, iflasın eşiğinde iken bile her şey yolundaymış gibi siyasetçiye omuz çıkan iş insanları bari siz yapmayın! Hakikaten bari siz yapmayın, kendinizle birlikte kentte yaşayanların aslında ne kadar zor durumda olduğunu, istihdam yaratamadığınızı, işçi çıkarmak zorunda kaldığınızı, iflastan kurtulmak için türlü yollara başvurduğunuzu gizlemekle elinize ne geçiyor, vicdanınız hiç sızlamıyor mu? Bir kere de kusun içinizdekini.

Bunları söylememin tek nedeni kapıma gelen komşum değil, mesele sadece onun sofrasındaki ekmek de değil… Bu bir vesile… Geziyorum, görüyorum, gerektiğinde haber yapıyorum. Sokakta kar ve soğuk altında çalışan küçük çocuklar var, 80 yaşını geçmiş ama yine kar ve soğuk altında hamal arabasıyla birkaç kuruş kazanma derdinde olanlar var, kahvehaneler işsizlerle dolu, akşam saatlerinde iş yerine uğradığınızda ‘bugün daha siftah yapmadım’ diyen esnaflar var.

Siz, ‘çürük sebze meyve arasında sağlamlarını arayanlar var’ sözüne inanmıyorsunuz değil mi, gördüm ben, var, hatta sağlamını bulmayınca yarı çürüğünü poşetine koyanlar var.

Bunlar hepimizi rahatsız etmeli, ben komşum aç iken tok yatmamalıyım evet ama siz de lütfen aldığınız oyun, üstlendiğiniz yetkinin, taşıdığınız misyonun bir hakkını verin, oyunu aldıklarınızın vergileriyle cebinize giren maaşı bir hak edin!

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar