Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

‘Ahmak’ davası

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan ve ‘ahmak davası’ olarak bilinen dava sonuçlandı dün, İmamoğlu’na ‘hakaretten’ 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi.

İptal edilen İstanbul yerel seçimlerine ilişkin bir soruyu cevaplandıran İmamoğlu’nun ‘ahmaklar seçimi iptal etti’ şeklindeki sözleri davaya gerekçe yapılmıştı.

Davanın şimdi de istinaf ve Yargıtay aşamaları var. Ceza kesinleştiğinde İmamoğlu, ceza miktarınca siyasi yasaklı olacak.

Şimdi herkes mahkemenin verdiği ceza kararını konuşuyor.

Hükümet tarafı ekseriyetle memnuniyetsizliğini ifade ediyor, tabi verilen cezaya değil ortaya çıkan sonuca serzenişleri var, İmamoğlu’nun verilen bu cezayla kahramanlaştığı, hatta şiir okuduğu için yine İstanbul belediye başkanı iken cezaevine atılan bu sayede cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın durumu örnek veriliyor.

Muhalefet tarafı ise avını yakalamış avcı gibi büyük bir sevinçle avuç ovuşturuyor, Erdoğan’ın yaşadığı benzer akıbeti örnek vererek hükümete yükleniyor.

Şu anda görünen manzara İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararının hükümeti önümüzdeki seçimlerle ilgili olarak zor durumda bırakacağı…

Belki bu karar muhalefetin cumhurbaşkanı adayını bile belirlemiş oldu ki bu yönde yapılan yorumlar da az değil.

Sanırım hükümet bu saatten sonra, başta lehte gibi görünen ama şimdi aleyhe dönen bu davanın istinaf aşamasında beraatla sonuçlanmasını umut edecek, ya da öyle olmasını sağlayacak!

Ancak bu dava öyle bir karmaşık hal aldı ki beraatla da sonuçlansa propaganda malzemesi olmaya devam edecek, muhalefet mağduriyet üzerinden ve adil yargılama hususunda hükümete eleştirilerini sürdürecek ve seçimden önce olursa eğer bu beraat kararı, bu eleştiriler seçim meydanlarında üst seviyede yapılacak.

Hâsılı hakikaten iddia edildiği gibi eğer İmamoğlu’na dava açtırmayı sağlayan hükümetse ve dava savcısı başta olmak üzere mahkeme heyeti de hükümetin ayarladığı bir heyetse hükümetin bu kararın doğuracağı sonuçlara şimdiden razı olması gerekiyor.

“Hayır, bizim haberimiz yok, savcıyı da hâkimi de tanımıyoruz” diyorlarsa o zaman hükümet kendisine bir komplo kurulduğunu düşünsün bence, çünkü muhalefet gökte arasa bu dönem böyle bir davayı avucunun içinde bulamazdı.

Tabi bu dava açtırma ve heyet ayarlama olayı eğer hükümetin değil de seçim kaybedildi diye sinirlerine hâkim olamayan hükümetin bir bakanının, bir yetkilisinin marifetiyse bu daha da sıkıcı bir durum, hükümetin hemen o bakanı ya da her kimse o yetkiliyi gözden geçirmesi gerekiyor.

Zaten zaman içinde bu olacak diye düşünüyorum, eğer iddia edildiği gibi hakikaten topyekûn bu hükümetin ayarladığı bir dava değilse sebep olan her kimse yakında ‘affını’ isteyecek, savcı da heyet de bundan etkilenecek.   

Siyaset böyle karmaşık bir olay, sinirlerinize ve duygularınıza hâkim olmadığınızda, öngörüden uzak kararlar aldığınızda, hep rakibinizi yok etme üzerine plan yaptığınızda bazen bu tür sonuçlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Tabi siyasette eğer centilmenlik diye bir kural da varsa artık ortaya çıkan sonuçlara da razı olmak gerekiyor.   

Gelelim ‘ahmak’ sözüne;

Hakikaten davaya dönüştürüp, bu kadar hengâmeye yol açacak önemde bir hakaret sözü müydü ‘ahmak’ sözü. Bu konuda şikâyetçi olan biri varsa da savcı bunu ‘hakaret’ yerine ‘eleştiri’ çerçevesinde değerlendirip bu davanın önüne geçemez miydi? Daha savcılık aşamasında iken bu şikâyet dilekçesi geçiştirilemez miydi? Çünkü bundan çok daha önemli, elzem ve toplumsal hassasiyeti üst seviyede olan şikâyet dilekçesini savcı bir şekilde ‘takipsizlik’ kararı verip kapatabiliyor ve birçok örnek var.

Kısacası, hükümet açısından yakınmanın fayda vermeyeceği bir noktaya gelindi, ister savcının eksiği olsun, ister hükümetteki bir yetkilinin, isterse de hükümetin kendisinin.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar