Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Abdulmecid Ünlükul ve evlat acısı

Birinci dünya savaşının başlamasıyla Ruslar Van ve çevresini ele geçirdi.

Şehir kısa sürede harabeye döndü, Abdulmecid Ünlükul’un eğitim gördüğü medrese de tahrip edinilenler arasındaydı. Abdülmecid Ünlükul ve bazı akrabaları Van’dan ayrılarak Diyarbakır üzerinden Şam’a gitti. Orada üç yıl kaldıktan sonra Abdulmecid Ünlükul 1917 yılında Diyarbakır’a geri döndü ve askeri lisede Arapça öğretmeni olarak çalıştı. Bir süre sonra okulu Erkek Sanat Enstitüsüne dönüşünce oradan ayrıldı ve tekrar Van’a döndü. Van’da 1920-1927 yılları arasında öğretmen olarak görev yaptı. Şeyh Said hadisesi ile başlayan ve Bediüzzaman’ın sürgünü ile neticelenen süreçte öğretmenlik görevinden alınınca Van’dan ayrıldı ve Ergani’ye yerleşti. Burada bir manifatura dükkânı açtı. Bazen de camide fıkıh ağırlıklı vaazlar verdi. 1936 yılına kadar Ergani’de kaldıktan sonra çocuklarının eğitimi için Malatya’ya yerleşti ve burada manifatura işini yaptı. İyi bir ticari ahlaka sahip olduğundan kısa zamanda çevrede sevilen biri oldu. Komşularını incitmemesi, sohbetlerinde imanı konulara ağırlık vermesi, etrafında sevgi çemberinin büyümesine sebep oldu. Malatya’da dört yıl kaldıktan sonra 1940 yılında Ürgüp’e müftü olarak tayin edildi ve on iki yıl müftülük yaptı. Bediüzzaman’ın kendisine gönderdiği eserlerinden İşaratü’l-İ’caz ile Mesnevi-i Nuriye’yi Arapçadan Türkçeye tercüme etti ve eserleri talebelerine ders olarak okuttu. Abdulmecid, Ürgüp müftüsü iken oğlu Fuat’ın ölümü hayatında çok büyük bir acı bıraktı. Ünlükul, Ankara Üniversitesinde okuyan ve okul hayatında hep birinci olan oğlu Fuat’ın eve dönmesini beklerken 9 Haziran 1944 tarihinde ölüm haberini aldı. Yanan yüreğiyle kaleme aldığı ve “Fuadiye” adını verdiği eserinde acısını şöyle kaleme döktü:

Ey mezarcı! Göm beni de şu Fuad’ın kabrine

Firkatın dayanmaz vallahi asla kahrine.

Katılsın zerratımız, alem-i berzahta keza,

Sarılsın birbiriyle ruhlar, ilayevmi’l-ceza

Ey mezarcı! Cebeci’de bana da kaz bir mezar,

Olalım ünlü Fuad’ın komşusu leyl ü Nehar.

Abdulmecid’in yüreğinde Fuat’ın ayrılık acısı ölünceye kadar bir yara olarak kanamaya devam etti. Zaman acısını azaltmadı bilakis giderek daha da katladı. Ayrıca sürekli takibatta, sürgünde ve ceza evlerinde olan ağabeyi Bediüzzaman ile görüşememesi de acısına acı kattı. Çok sevdiği yeğeni Abdurrahman’ın ölüm acısı onu yıllarca dayanılmaz sıkıntılara sürükledi. Daha sonra Bediüzzaman’ın kardeşi olmaktan Ürgüp’teki müftülük görevine son verilince Ürgüp’ten ayrılmak istedi. Ancak, sevenleri bir süre daha kalması için ısrar ettiler. Talebeleri ve Ürgüplülerin ısrarı üzerine üç yıl daha öğrenci yetiştirmek üzere burada kaldı. Burada mantık adlı eserini yazdı; ayrıca Haleb-i Sağir ve Kaside-i Bürde şerhini de kaleme aldı. 

Talebelerinden vaiz ve müftülük yapan Mustafa Yıldız, hocası Abdulmecid için şunları söyledi: “Hocamız Abdülmecid’in çabalarıyla açılan Kur’an Kursu’nda talebe idim. Dini bilgiler derslerimize giriyordu. Ondan çok istifade ediyorduk. İnsani münasebetleri fevkaladeydi. Herkesle görüşür, konuşur ve irtibat kurarlardı.” 

Abdülmecid, on beş yıl Ürgüp’te kaldıktan sonra 1955 yılında Konya’ya yerleşti. Konya’ya geldikten bir süre sonra, bazı hocaların daveti üzerine tekrar öğretmenliğe başladı. Bu sırada 74 yaşında olmasına rağmen okula yaya olarak gelip gitti. Öğrencileri ona, yorulmaması için oturarak ders anlatmasını rica ettiler fakat o “Bu, helaket ve felaket asrında iman, Kur’an dersi almaya gelen, malumat-ı diniyeyi öğrenmeye koşan sizin gibi gençlerin karşısında oturarak ders vermekten hicap duyuyorum” dedi. 

Konya İmam Hatip Okulu meslek dersleri öğretmeni Mehmet Fatih Göktay ise Abdülmecid için, “Bütün öğretmen ve talebelerle çok iyi geçinirdi. Bir hayli yaşlı olmalarına rağmen gayet dinç idi. Temizliğe çok dikkat eder, sakal bırakmadığı için her gün tıraşlı okula gelirlerdi. Hassas bir insandı. Gönül yıkan değil, gönül yapan biriydi.” ifadelerini kullandı. 

Bediüzzaman’a perde altında saldırıya geçen şer güçler Abdülmecid’in görevine son verdiler. Abdulmecid’e en çok dokunan ve acı duyduğu olaylardan bir de Bediüzzaman’ın Konya’ya gelmesine rağmen kendisiyle görüşmesine izin verilmemesi idi. Bediüzzaman, vefatından önce Konya’ya gitmiş. Bu veda görüşmesi Bediüzzaman, arabadan inmeden, kapının önünde kardeşiyle gerçekleşti. Abdülmecid’i sarsan diğer bir olay Bediüzzaman’ın ebedi istiragahında dahi rahat bırakılmamasıdır. Bediüzzaman’ın vefatından üç ay sonra, kendisine zorla imzalattırılan bir yazı ile kabri parçalanarak na’şı Urfa’daki mezarından alınarak bilinmeyen bir yere defnedilme hadisesi Abdulmecid’i ölünceye kadar bırakmadı. Bediüzzaman’ın kardeşi Abdulmecid Ünlükul 11 Haziran 1967 Cuma günü vefat etti.

Abdülmecid, 1884 yılında Bitlis’in Hizan Kazasının İsparit nahiyesine bağlı Nurs köyünde doğdu. Van kalesindeki Horhor Medresesinde ağabeyi Bediüzzaman nezaretinde iki yüzü aşkın talebe ile birlikte eğitimine devam etti. Özellikle Arap Dili ve Edebiyatı dalında çok büyük bir aşama kaydettiğinden olacak ki Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz ve Mesnevi-i Nuriye eserlerini Arapça’dan Türkçe’ye tercüme işini ona verdi. 

Kaynak: 

Necmeddin Şahiner, Son Şahitler-4.cilt

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar