Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Abdülmecid ne zaman “Üstad” dedi?

Mehmet Kayalar, Risale-i Nur’u tanıdıktan sonra Bediüzzaman’ı ziyaret eder.

Bu ziyaretten sonra tüm hayatını Risale-i Nur’a adamaya karar verir. İlk zamanlarda şarktaki şeyh ve ağaları sohbete davet ederek onları Risale-i Nur’dan haberdar eder. Daha sonraki zamanlarda Mehmet Kayalar’ın evi şarkın tanınmış âlim ve şeyhlerin uğradığı bir medrese halini alır. Bir müddet sonra bu tanınmış âlimler belirli günlerde tek tek medreseye davet edilerek Risale-i Nur’dan onlara dersler yapılmaya başlandı.

Mehmet Kayalar’ın medresesine uğrayıp derin sohbetlerde bulunan bölgenin meşhur âlim ve fazıl şahsiyetlerin bir kısmı şunlardı: Hacı Hüseyin Efendi, Molla Ali Efendi, Molla Sadık Efendi, Molla Sabri Efendi, Çermikli Molla Abdülkerim Efendi, Nusaybin Müftüsü Molla Selahattin Efendi…

Mehmet Kayalar’ın sohbetleri şarkın genelinde Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a karşı büyük bir hayranlık duyan bir dost kitlesi oluşturdu. Bu sayede Risale-i Nur hizmetinin gitmediği yerlere Bediüzzaman’ın sevgisi ve güvenirliği gitti. Halkın gözünde “Bediüzzaman ve Risale-i Nur değerlidir, önemlidir ve halkın faydasınadır” denildi. Mehmet Kayalar yaptığı sohbetler sonrasında Risale-i Nur’un gerçek mahiyetini cesaretle kalburüstü şark âlimlerine anlattı. Bu çalışma kısa sürede meyvelerini vermeye başladı. Bediüzzaman ve Risale-i Nur âlimler ve halk arasında geniş çaplı bir teveccühe mazhar oldu. Mehmet Kayalar, Bediüzzaman’ın manevi şahsiyetini ve onun karşısında yer alan gücün mahiyetini ayet ve hadislere dayanarak açıklamalarda bulununca şarkın büyük âlim ve şeyhleri onun bu açıklamalarına hayranlıklarını dile getirdiler.

1958 yılında Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecit bir meseleden dolayı Diyarbakır’a gitmeye hazırlandı. Bu durumdan haberdar olan Bediüzzaman, Abdülmecid’e “Çok sevdiğim talebem Mehmet Kayalar’a uğramayı ihmal etme!” diye haber gönderdi. Hemen ardından Bediüzzaman Mehmet Kayalar’a bir mektup yazdı. Mektupta şunları ifade ediyordu: “Kardeşim Abdülmecit sana uğrayacak, ona ders ver!” Mehmet Kayalar, “Abdülmecid’in büyük bir âlim olduğunu herkes biliyor. Ona ne ders verebilirim?” diye düşündü, durdu. Daha sonra Bediüzzaman’ın ne demek istediğini anladı. Mehmet Kayalar bölgede genel itibariyle hocaların ahir zaman hadiselerini yorumlamakta içine düştükleri ortak problemleri bildiğinden Abdülmecid’e de bu konuda konuşması gerektiğini düşündü.

Kısa bir süre sonra Abdülmecid Diyarbakır’a geldi ve Mehmet Kayalar’a uğradı. Aralarında 6-7 saat süren uzun bir sohbet oldu. Sohbet, “Beşinci Şua” çerçevesinde ahir zamanın mühim şahıslarını konu alıyordu. Sohbet, zaman zaman itiraz ve sorulu cevaplı şekilde devam etti. Sohbet sonunda Abdülmecid ilk defa gözyaşları içinde Bediüzzaman’ın ahir zamanın vazifeli şahsı olduğunu anladı. O güne kadar Bediüzzaman’a Kürtçe ifadeyle “Seyda!” diye hitap eden Abdülmecit, o günden sonra ona “Üstad” diye hitap etmeye başladı.

Yıllar sonra Abdülmecid, Konya’da bir gün Halıcı Sabri’nin dükkânında Mehmet Kayalar’ın bir ahbabıyla karşılaşır. Ona “Kardeşim Mehmet Kayalar, kemalâtını zirvesine erişmiş bir zât-ı celîl-i âl-i kadirdir” der. Bunu söylemesindeki temel amaç, Mehmet Kayalarla yapmış olduğu sohbetin onda bıraktığı etkiydi.

Kaynak: İhsan Atasoy- Mehmet Kayalar, s. 50-52

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar