Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

12 Eylül benzetmeleri…

12 Eylül benzetmeleri…

Yazı Tarihi: 16 Kasım 2015 Pazartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mı desem, yoksa AK Parti'nin mi desem, ama daha çok o dile getirdiği için galiba Erdoğan'ın "ustalık" dönemi "çıraklık" dönemini aratacak duruma geldi gibi.

Tabi AK Parti de bu olumsuzluktan ister istemez nasipleniyor.

Bir yerde AK Parti'yi de bu çerçevede değerlendirme durumu ortaya çıkıyor.

Bölge illerinin birinden seçilerek TBMM'ye giden bir vekilin sosyal medyadaki yorumu şöyleydi:

"12 Eylül günlerinden daha kötü günler yaşıyoruz!"

Yani…

*Bir kere IŞİD patentli canlı bomba katliamları aldı başını gidiyor.

*Büyük bir güvenlik zafiyeti var ve hatta bir yerlerden canlı bombaya destek sızması şüphesi bile var.

*Çatışmalar, infazlar, şiddete dair kötü görüntüler, 12 Eylül'ü de, 90'ı da aratır duruma geldi.

*Devletin güvenlikle ilgili birimleri dışında hiçbir organı işlemiyor, çalışmıyor.

*Ekonomi dondu, turizm durdu; işverenler asgari ücrete bile itiraz edecek hale geldiler, fabrikalarını yurt dışına taşımayı düşünüyorlar.

*Basın üzerindeki baskı aldı başını gidiyor, hangi kanalı açsan el konulmuş, hangi ulusal gazeteye baksan fırçayı yemiş, öyle ki iş yerele inmiş, yerel gazeteler ve gazeteciler bile nasiplenmeye başlamış baskılardan, gözaltılar, tutuklamalar, yazılan bir haberden dolayı davalar…

Yani ne 90'larda, ne de 12 Eylül'de olmayan yanlış uygulamalar ki sadece medya üzerindeki baskılardan yola çıksak, bu aralar tüm olumsuzluklar bir bir yaşam buluyor.

Oysa AK Parti hükümetinde başbakanken Erdoğan, "çıraklık" dediği o dönemde bırakın 90'larda yapılanları, 12 Eylül dönemini, hatta Dersim katliamı üzerinden Atatürk eleştirisine varan çıkışlarda bulunmuştu.

Kendinden önceki tüm yönetim biçimlerini topa tutmuş, ülkeye gerçek demokrasi geleceği yönünde çok farklı kesimlere, farklı vaatlerde bulunmuştu.

İyi de olmuştu.

Öncesinde tabu gibi görünen başörtü meselesinden Alevi meselesine, Kürt meselesinden Ermeni meselesine birçok konunun konuşulmasının, tartışılmasının ve hatta çözüm üretilmesinin önü açılmıştı.

Ki bu saydığım konuların her birine ilişkin de belli başlı çözümler üretilmiş, kamuoyu bir "sakin düşünme" olanağına kavuşmuştu.

Ne var ki, bir süre sonra bu olumlu hava dünyada, bölgemizde ve ülkedeki günlük siyasi gelişmeler nedeniyle bir anda değişti.

İşler öyle bir hal aldı ki şimdi, dünün "demokrat" ve ılımlı yönetimi, artık yerel medya ile sorun yaşayan bir sistem haline dönüştü.

Sanırım 12 Eylül'de de, 90'larda da yerel medya üzerinde bu denli bir baskı oluşmamış ve bu denli ciddiye alınmamıştı.

Çok fazla örneğe gerek yok sanırım tek başına Van'ın Erciş ilçesinde medya mensubunun yazdığı bir haber nedeniyle, birinin de sosyal paylaşımı nedeniyle tutuklanması durumu açıklamaya yetiyor.

Peki, bu tutumun kar ve zararları karşılaştırılıyor mu?

Ülkede şiddeti tırmandırmanın, ya da en azından böyle bir algı yaratmanın ülkenin geleceğine, sorunlarının aklıselim yollardan çözülmesine bir yararı olabilir mi?

Elbette ki bu sorunun cevabı, hayırdır.

Fakat görebildiğimiz kadarıyla şiddette bir ısrar vardır.

Toplumu tek anlayışa mecbur bırakma ve mahkûm etme gibi fikir ve düşünce yayma özgürlüğüne ciddi bir kısıtlama vardır.

Bu yanlıştan dönülecek mi, izlenen politika bizleri nerelere sürükleyecek, doğrusu bir muamma.

Şu anda olup bitenlere "12 Eylül" yakıştırması yapanlara katılmamak elde değil, ancak ülkenin yanlışlardan kurtulması ve sorunların kaldığı yerde çözümünün sağlanması için de bir umut bekliyoruz.

(Not: Sanırım 2015'te yazdığım bu makale, üzerinden 7 yıl da geçse, geldiğimiz bugünlere baktığımızda çok da afaki bir değerlendirme olmasa gerek... Kaderini MHP ve bazı garip tutumlu bakanlara havale eden Erdoğan ve AK Parti'den sanırım bu kadar..."

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar