Bangladeş'te dönemin başbakanı olan ve istifa ederek ülkeden kaçmak zorunda kalan Şeyh Hasina’yı iktidardan deviren protestolarda kadınlar ön saflardaydı.
VANMED HABER MERKEZİ - BBC’nin Bangladeş muhabirlerinden Akbar Hossain, Hasina’nın 15 yıllık iktidarına son veren eylemlerde hiç olmadığı kadar çok kadının yer aldığını aktarıyor.
Ülkenin başkenti Dakka’nın Kuzey Güney Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve sosyoloji alanında çalışan Dr. Bulbul Siddiqi, kadınların ve genç kadınların benzeri görülmemiş bir şekilde protestolara katıldığını söylüyor.
Protestolar, öğrencilerin memuriyetteki kotalara isyan etmesiyle başlamıştı.
Bekar bir anne ve profesyonel vücut geliştirici olan Farzana Leo, kadınların büyük ölçekli katılımı sayesinde Hasina iktidarının devrildiğine inanıyor.
43 yaşında olan Leo, daha önce siyasi olarak hiç aktif bir hayatı olmamış, ancak güvenlik güçlerinin genç protestoculara ateş açtığını görünce şoke olmuş.
Dakka’daki bir spor salonunda konuşan Leo, "Onları korumak için sokaklara çıkmanın ahlaki sorumluluğum olduğunu düşündüm" diyor.
Leo, sokaklarda çok sayıda gencin olmasından da ayrıca etkilenmiş.
Kadınların protestolara katılmasının herkesin cesaretini artırdığı ve daha fazla insanın göstericilere katılmasını sağladığı düşünülüyor.
Leo, "Annelerinden destek alan çocuklar cesur olur. Bir anne, 'Eğer protesto etmezseniz, ülkeyi kim kurtaracak?' dediğinde, çocuklar dinler. Hareket etme cesareti evden gelmeli" diye ekliyor.
Dakka’daki bir spor salonunda konuşan Leo, "Gençleri korumak için sokaklara çıkmanın ahlaki sorumluluğum olduğunu düşündüm" diyor.
“Her çocuk bizim çocuğumuz”
BM İnsan Hakları Ofisi'nin (OHCHR) bir ön raporuna göre, 16 Temmuz ile 11 Ağustos arasında yaşanan protestolarda yaklaşık 650 kişi hayatını kaybetti.
Ölenler arasında protestocular, yoldan geçenler, gazeteciler ve bazı güvenlik güçlerinin olduğu düşünülüyor.
16 yaşındaki Ridima Ahmed, arkadaşlarıyla birlikte Hasina'nın Awami Birliği partisine bağlı silahlı gruplar tarafından kovalandıklarını ve saldırıya uğradıklarını öne sürüyor.
Ancak buna rağmen sokaklara çıkmaktan vazgeçmemişler.
Annesi Sayma ise durdurmak yerin çocuklarıyla protestolara katılmış: "Her çocuk bizim çocuğumuz, bu bir annenin en temel dürtüsü.”
BM raporunda polis ve paramiliter güçlerin orantısız güç kullandıkları, barışçıl protestoculara ya da taş ve sopa kullananlara canlı mermi ve bilyelerle yanıt verdikleri aktarıldı.
Raporda, yargısız infazlar, keyfi tutuklamalar ve gözaltılar, zorla kaybetmeler ve işkenceye dair iddialar olduğu da belirtiliyor.
Gözaltındayken çocuklarının yara aldığını söyleyen bazı aileler BBC’ye konuştu.
Eski hükümet ise güvenlik güçlerinin sadece kendilerini savunma veya devlet malını koruma amacıyla ateş açtığını öne sürerek işkence iddialarını reddediyor.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’e göre, protestolar sırasında çoğu ergenlik döneminde olan 32 çocuk öldü. Bir Bangladeş gazetesine göre bu sayı 66.
Sayma, sağdan ikinci, çocuklarıyla beraber eylemlere katılmış
"İşkenceleri gördükten sonra bir anne olarak nasıl evde kalabilirdim?”
Sayma, "Onlara yapılan işkenceleri ve öldürülme şekillerini gördükten sonra bir anne olarak evde nasıl kalabilirdim?" diyor.
Dr. Siddiqi ise, "Birçok kadın ve kız çocuğu, erkek kardeşlerini ve oğullarını korumak için protestoların ön saflarında yer aldı" açıklamasında bulunuyor.
Siddiqi’ye göre bunun sebebi, kadın öğrencilerin protesto sırasında kamuoyu önünde saldırıya uğramayacakları algısından kaynaklandı.
Ancak bu algıya rağmen kadınların da saldırıya uğradığını ve ağır yaralananlar olduğunu ekliyor.
Dr. Siddiqi’ye göre kadınların bugün ön safhalarda yer almasının tarihi bir geçmişi var.
İngiliz yönetimi altında Hindistan'ın bir parçası olduğu dönemde sömürge karşıtı hareketlerde ya da 1952'de Bengalce’nin tanınması için yapılan yürüyüşlerde de kadınlar eylemlerdeydi.
Ancak bu seferki eylemlerde daha çok kadının sokaklarda olduğunu ekliyor.
Aile içinde kız çocuklarına verilen desteğin artması, çok sayıda genç kadının üniversiteye gitmesi ve sosyal medya aracılığıyla bilgiye erişim, önceki nesillere göre çok daha özgüvenli bir neslin yaratılmasını sağladı.
Hasina'nın devrilip Hindistan'a kaçmasının üzerinden iki haftadan fazla zaman geçti. Nobel ödüllü Prof. Muhammad Yunus'un başkanlık ettiği bir geçici hükümet iş başına geldi.
Hayat neredeyse normale dönse de öğrenciler halen sokaklarda demokrasi ve adalet çağrıları yapan duvar resimleri yapıyor.
24 yaşındaki üniversite öğrencisi Salva Sarah, "Yolsuzluktan arınmış bir ülke istiyoruz. Görüşlerimiz saygı görmeli" diyor.
23 yaşındaki bir diğer öğrenci Tanzina Afrin ise seçim istiyor:
"Karar alma sürecinde sesimiz duyulmalı. Hükümet, genç neslin umut ve özlemlerini anlamalı.”
Kaynak:BBC-Türkçe
Yorum Yazın