Adil Harmancı

Adil Harmancı

Mail: adilharmanci30@gmail.com

Kılıçdaroğlu’nun iki yanlış politik tercihi

Türkiye’deki sorunları başka bir ülkeye aktarın oranın muhalefeti hükümete kök söktürürdü, hem erken seçim yaptırır hem de iktidarın birkaç katı fazla oy alır iktidar olurdu.

Türkiye’de bugün yaşanan sorunları başka bir ülkeye aktarın orada muhalefetin göstereceği cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun tereddütsüz kazanırdı.

Türkiye’deki sorunları başka bir ülkeye aktarın şu anda yüzde 23-24 bandında olan bir türlü yüzde 25’i göremeyen CHP’nin oyları yüzde 35-40 civarına dayanırdı. MHP barajı aşamaz, Meclis dışı kalırdı. AK Parti, tarihinin en büyük hezimetini yaşardı ama bugün baktığınızda en rahat parti konumunda…

Oysa dönün bakın hükümetin son yıllarda MHP ile el ele vererek ekonomisiyle, sosyal yapısıyla, dış politikasıyla ve iç sorunlarıyla çöküşe sürüklediği Türkiye’de bakıyorsunuz en kabadayı laf eden yine Erdoğan ve Bahçeli. En rahat laf eden ekonominin tozunu atan Bakanlar. Her türlü hukuksuzluk, güvensizlik, şiddet olayları sürerken İçişlerinden sorumlu olanların başları göğe ermek üzere... Ülkelerle çatışma politikası Türkiye’ye her yönüyle zarar vermeye devam ederken Dışişlerinden sorumluların da ha keza başları göklerde…

Peki, neden?

Çünkü muhalefet muhalefetlik etmiyor, muhalefet kopyacı bir siyaset izliyor, acemi ve gün görmemiş gibi davranıyor. Ürkek ve samimi olmayan bir duruş sergiliyor. Proje üretmiyor, kitleleri ikna gücünden yoksun bir halde ortalıkta parsa topluyor. Bunca yaşanan sorunları kitlelere izah etme yeteneğini kendinde toplayabilmiş değil. Ezber ve günü birlik bir politika izliyor. En bariz tutumları HDP ile sürdürdükleri kavga. Yani muhalefetin kavgası muhalefet ile kendisi ile yoksa yaşamı çekilmez kılan iktidar ile değil…

Ve…

Şimdi 6’lı masa adı altında muhalefet yeri geldiğinde ‘vatan-millet aşkı’ deyip iktidara koltuk değneği görevi dahi görebiliyor ve bununla da bir hayli övünüyorlar; sonra geri dönüp baktığında ne kadar yanılgılı iş yaptıklarının farkına varıyorlar ama sözüm ona seçmene bunu çaktırmamak için bir şekilde geçiştirme yoluna gidiyorlar, hatalarının üzerini örtüyorlar. Ama diğer yandan insanlar bunun farkında…

Mesela Kılıçdaroğlu’nun şu bariz iki hatasına bir göz atalım, birçok siyasi gafı ve garip tutumu geçiyoruz, sadece son bir haftadır yaşanan iki tartışmaya bir bakalım.

Ne olacakmış, Kılıçdaroğlu, başörtüsü meselesini yasal güvenceye kavuşturacakmış!

Oysa deneyimli bir politikacı günümüz şartlarında bunun adını dahi ağzına almazdı. Olmuş bitmiş bir konuyu üstelik toplumun artık yanından bile geçmediği bir konuyu yeniden ısıtmanın CHP’ye ne katkısı olabilirdi?

Ben size söyleyeyim, yine Erdoğan’ın işine yaradı Kılçdaroğlu’nun bu ‘kehaneti’; Ne dedi Erdoğan, ‘o zaman Anayasal düzenleme yapalım’ dedi ve Kılıçdaroğlu adeta neye uğradığını şaşırdı.

İşte size siyasi acemiliğin son noktası…

Bir diğer konu da af konusu…

Bunda da Kılıçdaroğlu, ‘vatan-millet, sakarya’ havasına ayak uydurup ‘terör suçları hariç’ dedi. Güya bu kırmızıçizgileriymiş! Kimin kırmızıçizgisi peki, günün 24 saatinde ‘helalleşmeden’ söz eden birinin kırmızıçizgisi! Sevsinler kırmızıçizgilerinizi…

Oysa Kılıçdaroğlu, her gün Selahattin Demirtaş’ın haksız yere tutuklu kaldığını serbest bırakılması gerektiğini söylüyor. Aynı sözleri Gezi Davası sanıkları ve Osman Kavala için söylüyor.

Peki, acaba Kılıçdaroğlu, Demirtaş ve Kavala’nın birer ‘terör suçlusu’ olarak yargılandıklarını bilmiyor mu? Aynı şekilde birçok HDP’li belediye başkanı var, yönetici var garip ithamlarla tutuklanan, CHP’li isimler var, bunların da suç hanesine ‘terör’ diye yazıldığını bilmiyor mu?

Üstelik ‘yargı bağımsız değil’ diye bir argüman da ileri sürerken, nasıl böyle toptancı bir düşünceyle af düzenlemesine MHP’nin gösterdiği yaklaşımı gösterirsiniz?

Kılıçdaroğlu, ‘terör suçlarına af olmasın’ derken aslında dosyasına her ‘terör’ kelimesi yazılan bütün siyasi tutukluları dışladığının farkında değil mi? Çünkü son tutuklamalara baktığımız zaman çoğu kimse çocuk yaşta tutuklanmış, sizin şu anda ‘terör suçlusu’ diye tanımladığınız bu gençlerin büyük bir kısmı tarafsız koğuşlarda kalıyor. Diğer yandan ‘terör örgütü’ diye tanımladığınız Fethullah Gülen Cemaati savcıları ve hakimlerinin saçma sapan kararları sonucu tutuklu olan insanlar var. Doğru yanlış tüm mahkeme kararlarına ‘terör’ notu düşülmüş!

Mesela Kılıçdaroğlu’nun ‘suça sürüklenen çocuklar’ konusunda bir araştırması var mı? Suç işlediği tarihte yaşı küçük olan birinin tutuklandığı tarihteki yaşına göre cezalandırıldığını biliyor mu? Cezaevlerinde bu şekilde binlercesi var. Suç tarihindeki yaşı küçük ama tutuklandığı tarihteki yaşı 18’i geçtiği için ‘terör örgütü üyeliğinden’ en üst seviyede ceza alan binlerce çocuk var cezaevlerinde. Kılıçdaroğlu ve CHP’li hukukçular bunu bir araştırıp ona göre kararını verse daha iyi olmaz mı?

Bunları aktarmamın nedeni şu:

İktidarın elinde, her koşulda iktidarını devam ettirmek için iki argümanı var; biri ‘bölünme’ adı altında HDP düşmanlığı, diğeri de ‘terör’ lafı. Bu ikisi iktidarın vazgeçilmezleri…

Muhalefet de öylesine ürkek ve kırılgan bir konumda ki bu iki sözü duyunca başına su dökülmüş kediye dönüyor. Bu nedenle de döne dolaşa iktidarın dümen suyuna kapılıyor.

Oysa bu ikisi de bu ülkenin ortaya yerinde vuku bulan konular, sizin bu ikisi için kendinize ait bir çözümünüz yok mu? Bir sözünüz yok mu? İlle de iktidarın dümen suyuna gitmek zorunda mısınız?

İşte, bu nedenle oy yüzdenizi artıramıyorsunuz, bu nedenle cumhurbaşkanı adayı gösterme cesaretiniz yok. Sizin sorununuz ezberleri kıramamak, AK Parti’yi beğenmiyorsunuz ama AK Parti 100 yılda kıramadığınız ezberleri kırabildiği için 20 yılı aşkın süredir iktidar. Üstelik şimdi her şey darmadağın iken halen güle oynaya iktidar. Bunun tek müsebbibi siz kendinizsiniz, kendiniz olamayışınızdır, kopya siyasetin, ürkek siyasetin ve günü kurtarma siyasetinin elde edeceği bundan ötesi değildir.

Bu yaklaşımınızla başka bir ülkede olsanız muhalefet bile olamazsınız.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar