Misbah Eratilla

Misbah Eratilla

Mail: m.eratilla@gmail.com

Hafız Ali ve Bediüzzaman

Hafız Ali 20 Eylül 1943 yılında Bediüzzaman’la tutuklanarak Denizli Cezaevine getirilir.

Cezaevinin Medrese-i Nuriye’ye çevrilmesinde Bediüzzaman’ın en yakınındaki talebesi olur. Denizli Cezaevi yetkilileri, aldıkları talimatlar doğrultusunda yedi ay boyunca Bediüzzaman ve talebelerine tuzaklar kurar; fakat bu tuzaklar bir bir boşa çıkar ve bütün planları bozulur. Böylece Cezaevi yetkilileri ellerindeki son oyunu sahneye koyarlar. Bu oyun için fırsat kollamaya başlanır. Bu sefer kurgulanan oyun Bediüzzaman’ı öldürmektir.

Bediüzzaman’ın tek başına kaldığı koğuşun bulunduğu koridorda kimsenin olmadığı bir zamanda aşı bahanesiyle ona şiddetli bir zehir enjekte edilir. Koğuş kapısı Bediüzzaman’ın üzerine kilitlenir ve öleceği an beklenir. Hafız Ali, teneffüs sırasında her zaman olduğu gibi yine Bediüzzaman’ın bulunduğu koğuşun penceresinin altında beklerken bir inilti duyar. Hemen koşarak Bediüzzaman’ın kaldığı koğuşun kapısına gelir. Kapının kilitli olduğunu görünce bir şeylerin döndüğünü hissedip hapishanedeki Nur Talebelerini durumdan haberdar eder.

Talebeler ve mahkûmlar, Bediüzzaman’ın koğuş kapısının önünde toplanır gardiyanlardan kapıyı açmalarını isterler. Gardiyanlar kapı önünde barikat kurup izin alınmadan kapıyı açamayacaklarını söyler. Koğuş kapısı önünde biriken talebeler, Bediüzzaman’ın iniltisini duyunca onun ölümle pençeleştiğini anlarlar. Bu duruma öfkelenen talebeler ve mahkûmlar gardiyanların üzerine yürür ve koğuş kapısını zorla da olsa açarlar. Koğuş kapısı açıldığında Bediüzzaman’ın yerde kıvranır bir durumda ölümle burun buruna olduğu görülür. Talebeleri telâşlanır, sağa sola koşarak yardım edecek birilerini bulmaya çalışırlar. Sonunda hapishane müdürü olay yerine getirtilir. Müdürü acele bir doktor bulur ve getirir.

Doktor muayene sonrası bekleşen talebelere, Bediüzzaman için yapacağımız bir şeyin kalmadığını sağlık durumunun çok kötü olduğunu söyler. Bütün talebeler çaresiz ve ümitsiz bir bekleyiş içinde ağlamaya başlarlar. Nur Talebeleri, karanlık duvarların arkasında Bediüzzaman’a kurulan sinsice tuzak sonrası sağ salim kurtulması için Allah’a duâ eder ve Kur’an okurlar. Bu arada Hafız Ali çok sevdiği Üstadının vefat etmek üzere olduğunu hisseder. Ellerinden kayıp gitmekte olduğunu çaresizlik içinde seyreder. Yangın yerine dönen yüreği uzun süre içten içe yanar. Hafız Ali vakit namazını cemaate kıldırdıktan sonra tesbihat yapılır. 

Sakin ve kararlılık içinde mahpuslara seslenir: “Kardeşler, Üstad insanlık ve İslâm âlemi için önemli bir zattır. Bu helâk ve felâket asrında ona çok ihtiyaç vardır.” der. Sonra acelesi olan bir yolcu gibi gözlerini cemaatin üzerinde gezdirir bir veda konuşmasını hatırlatan konuşmasına devam eder: “Kardeşler! Ben ne dersem herkes âmin desin.” der. Hafız Ali ellerini gökyüzüne kaldırdığında sanki yüreği de elleriyle gökyüzüne kalkmıştı. İçten ve samimî bir ses tonuyla: “Ya Rab, Âlem-i İslâm’ın bu zata ihtiyacı var. Onun yerine benim canımı al ve ömrümü ona bağışla.” der. Elleri duaya kalkan mahkûmlar ve Nur Talebelerinin gözleri ona çevrilir. Ne oluyor der gibi sessizce herkes birbirine baktıktan sonra “Âmin” der. Duadan kısa bir zaman sonra Bediüzzaman’ın bedenine yavaş yavaş can geldiği ve iyileşmeye başladığı görülür. Diğer yanda duası kabul olmuş Hafız Ali’de zehirlenme belirtisi görülerek ağır hastalanır. Bediüzzaman’ın iyileşme sürecine girmesi ile birlikte, Hafız Ali’nin durumu gittikçe daha da ağırlaşır. Acil Denizli Devlet Hastanesi’ne kaldırılır. Hafız Ali, 17 Mart 1944 tarihinde vefat eder. Hastane kayıtlarında ölüm sebebi zehirlenme teşhisi diye geçer. 

1898 yılında Isparta’nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy’de dünyaya gelen Hafız Ali, küçük yaşlarda Kur’an’ı hıfz eder. Daha sonraları genç bir hoca olarak erken yaşlardan itibaren insanlara Kur’an öğretmeye başlar. 1929 yılında Bekir Ağa’nın aracılığıyla Bediüzzaman’la tanıştıktan sonra ömrünün her dakikasını Risale-i Nurları yazma ve onların yayılması için çalışır. 45 yaşında vefat ederken geride çocuk bırakmaz, ama kıyamete kadar ona dua edecek milyonlar Nur Talebesi bırakır.

Kaynak: Necmeddin Şahiner- Son Şahitler cilt 2

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar