Dünya sürekli değişiyor. Her kes kendi düzenini kurmaya ve hakim kılmaya çalışıyor. Dün öyleydi bu gün de böyle mi devam edecek acaba? Bakalım.
Düzene nizamet veren güçtür. Bunun da seyri şöyle olmuştur.?
İnsansanlar tek tek ya da grup grup güvenli yaşamayacaklarını ileri sürüp krallıkların hükmü altına girdiler. Başlangıçta halkı köleleştiren krallar daha dazla güç için çatıştı, bu çatışmadan imparatorluklar doğdu, onlar da haleflerinden aldıkları mirasla toprak ve güç peşinde koştu, halka mutluluk getirmedi. Gelin benim için savaşın ölürseniz şahit olup cennete gideceksiniz, kalırsanız gazi ve ganimet sahibi olacaksınız diyerek kitleleri kandırdılar, insanların kanına girdiler bu kan, din ve tarım imparatorlukları içinde saraylarında keyfi sefa sürdüler.
Onlar da Birimci Cihan Harbinde çöktüler. Arta kalandan, belli sınırlar içinde düzenli vergi ve sürekli silahlı ordu düzenine dayalı ulus devletler doğdu. Onlar da çatıştı, bir taraf faşizme çıktı öbürü sosyalizmi kurdu. Her ikisi de kan revan içinde çöktü gitti.
Bunun üzerine birileri “Tarih bitti, yeni ve küresel bir dünya düzeni kuruldu, insanlık liberaliizmle mutluluğu buldu” derken, daha büyük savaşlar çıktı, çatışmalar kan revan içinde bıraktığı dünyayı hallaç pamuğu gibi attı. Sömürü, yoksulluk, açlık sa cabası...
İşte tam bu noktada yeni bir varyete ile popülizm ortaya çıktı. Bölen parçalayan, aşağlayan, öteleyen tarzları ile dezavantajlı grupların ve çeşitli nedenlerle dışlanmışların ilgisini çekti.
Başata ABD’de Trump olmak üzere bir çok irili ufaklı ülkede neşrü nema bulan ırkçı otoriter popülist söylem ve iktidarlar tam yükselişteyken Trump’ım çöküşü ile hepsinin moralleri bozuldu, perişan oldular.
Peki neden böyle oldu?
(Devamı gelecek yazıda)
Facebook Yorum
Yorum Yazın